Siyasette yeni dizayn çalışmaları artık iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Toplum mühendisleri siyaseti yeniden düzenlemek için işbaşında…
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin üzerinden henüz 16 ay geçmişken, erken seçim tartışmalarının başlaması, AKP içinden iki yeni partinin çıkacak olması, “döner ve cep telefonu hattı” dağıtarak yüzde 7’den fazla oy alıp sonrasında yurtdışında yaşamak zorunda kalan Cem Uzan’ın Türkiye’ye dönme hazırlığında olması, dışarıdan yalan yanlış haberlerle partilerin içinin karıştırılması, bir haber üzerinden günlerce gündemin meşgul edilmesi hep bu dizayn çalışmalarının bir göstergesi.
Aslında pergelin ucunu Barış Pınarı Harekâtı başladığı günün bir gün öncesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Adı Millet İttifakı, ama milletten nasibini almamış ittifakın zayıflaması, parçalanması çok çok önemli” sözünden alarak bu gelişmelere bakmak lâzım.
SİSTEM UÇURMADI…
Öncelikle şunu söylemek lâzım: “Türkiye’yi uçuracak” denilen Türk tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurum ve kurallarıyla oturmadığı ve hiçbir şeye çare olmadığı görüldü. Öncelikle bu sisteme “demokratik” denilemeyeceğini söylemek lâzım.
Bunu, “başkanlık sistemi çare olamadı” söylemiyle yeni partilerin ortaya çıkacak olması ve mevcut partilerin hatta sistemi kurgulayanların eleştirmesinden de anlamak mümkün.
Meclis’in etkinliğinin söylenenin aksine azalması, bakanların Meclis dışından seçilmesinden dolayı milletin vekillerinin bakanlara ulaşamaması yani milletin dertlerinin bakanlara aktarılamaması tek başına sistemin işlemediğini gösteriyor. “Nöbetçi bakan” uygulaması bile buna çare olmadı. Zira, sadece iktidar partisine mensup vekiller “nöbetçi bakanlar”la görüşebilirken, bu uygulamanın bile tek başına yetmediği görüldü. Yeni sistemin rehabilite edilmesinin de çare olmayacağı yaşanan gelişmelerden anlaşılıyor.
YENİ KURULACAK PARTİLER
Yeni kurulacağı söylenen iki partinin liderliği için ismi geçen isimlerin 18 yıllık AKP iktidarının şu anda “başarısız ve kötü gördükleri” bütün icraatlarında imzalarının olmasını da unutmamak lâzım. Bu iki partinin daha şimdiden birbirine karşı salvolar atması da son yıllardan milleti bıktıran siyasetin mantığının değişmeyeceğini gösteriyor.
Neticede kökenin de “millî görüş” olan partiler şu anda zaten mevcut. Yeni kurulacak partiler de bu tabandan besleniyorlar. Siyaseti “geniş yelpazede” yapacaklarını söyleseler de ana kadroların yine bu kökten olacağı görülüyor. Kurulduğunda her kesimden insanları kadrosuna alan AKP’de ana kadroların bu görüşten olduğu örneği önümüzde duruyor.
SİYASETÇİLER YENİ KEŞFETTİ
Yeni sistem iki kutuplu bir siyaseti getiriyor. İki kutup da seçmenini kendi yanında “kenetlemek ve safları sıklaştırmak” için karşı tarafı acımasızca ve hakarete varan sözlerle eleştiriyor. Bu anlayışla siyaset çatışmadan beslenir hâle geliyor. Sistemin en başta tartışılması gereken yönü de bu…
Başta yeni kurulacak partiler ve mevcut partiler milletin bu durumdan sıkıldığını ve bunaldığını gördü ve bu yönde politikalar üretmenin peşinde. Siyasetçiler son mahallî seçimde millete yakın olan, kavga etmeyen siyasetçilerin başarılı olduğunu keşfettiler. Partiler kavga etmeden, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan siyaset yapma peşinde olsalar da, hem sistemin hem de “geleneğin” etkisinden kurtulamıyor.
OKSİJEN VE NEFES
Ülkenin derin bir nefes almaya ihtiyacı var. Çünkü millet bu kavgalardan sıkıldı ve yoruldu. Çünkü bu “çirkin siyaset” anlayışı sokağa hatta evlere kadar yansıyor.
Bunun için yeni alternatif sistemler, seçenekler ortaya konulması gerekiyor. İktidar (AKP-MHP) Türk tipi Cumhurbaşkanlığı Sistemini adeta “ölümüne” savunurken, millet ittifakını oluşturan partiler güçlendirilmiş ve demokratikleştirilmiş parlamenter sistemi “savunuyor gibi” yaparken, sesleri ”cılız” çıkıyor…
Demokrasiden, adaletten, ekonomiden bahsederken, “kriz” kelimesinin kullanılıyor olması Türkiye’nin geldiği noktayı özetliyor.
Bugün Genişletilmiş Temsilciler Meclisi Toplantısı’nı yapacak olan Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Gültekin Uysal, hafta içi Ankara Temsilciliğimize yaptığı ziyarette, “demokrasinin oksijeninin tükendiğini” söylerken, “krizden” çıkışın yolunun daha fazla demokrasi, daha fazla adalet, daha fazla hürriyetten geçtiğini söylemesi dikkat çekiciydi. Milletin de istediği bu…
Türkiye yeni bir çıkış arıyor. Bu çıkışı ararken de millet kavga, siyasî kısır tartışmalar değil, sorunlarına çözüm yolu bulunmasını istiyor.
GARİP DÖNEM
“Paylaşmanın yerini bencilliğin, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerini kibrin, evliliğin yerini gayrî meşrû ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz...” (6. Din Şûrâsı toplantısı) Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı)