Siyaset dilindeki kirlenme, üslupsuz ifadeler toplumu kutuplaştırıp ayrıştırırken siyasetçiler her geçen gün hızını arttırarak “kirletmeye” devam ediyor. Bunu da bütün toplumu zehirlemeye devam ettiğini bile bile yapıyorlar.
“Nasılsınız?” diyen siyasetçiye “haydi yürü yürü” denilmesinden tutun da, şiddete varan saldırılara kadar hiç ders almışa benzemiyorlar.
Ramazan ayı içerisinde iftar sofralarında, ardından da bayramlaşma sırasında ve sonrasında siyasetçiler birbirlerine ağıza alınmayacak ifadelerle hitap etmeleri bayram sevincini gölgelemişti.
Kimisi önümüzdeki seçimlerin kiminle kimin arasında olacağı söylerken yakışıksız iadeler kullanıyor, kimisi aynı partiden bir belediye başkanına aynı kelimeyi kullanıyor. Hafta ortasında yaşananları anlatmaya bile gerek yok.
Bakalım bu üslupsuzluğu daha nereye kadar götürecekler?
Bu tür siyaset yapanlara merhum 11. Cumhurbaşkanı Demirel’in, “Siyasetçi ne söyleyeceğini değil, ne söylemeyeceğini bilmek zorunda” sözünü hatırlatalım.
***
GÖNÜLLÜ GERİ GÖNDERME OLACAK MI?
Yine bayramda siyasetin en çok konuştuğu konulardan birisi de “yabancılar”ın ülkelerine geri gönderilmesi oldu. Daha birkaç ay önce göçmenlerin davulla zurnayla ülkelerine gönderileceğini söyleyen muhalefete “Biz göndermeyeceğiz” şeklinde cevap verilirken, şimdi tam tersi söyleniyor. Bu insanların “onurlu geri gönderileceği” ifade ediliyor. Gelinen noktada, Suriyeliler için biriket evler yapılmasına hız verilirken bir milyon kişinin ülkesine gönderileceği söyleniyor.
Bu mesele tartışılırken AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın 16 Şubat 2018 yılında twitter hesabından paylaştığı “3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gitmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz” sözleri gündem oldu. Yıldırım’ın bu sözlerle ne demek istediği tartışıldı. İYİ Parti Mali İşler Başkanı Ümit Dikbayır, “Yani teröristleri ülkemizde barındırıyor ve besliyorsunuz, öyle mi?” diye sordu.
4 yıl önce söylenen bu sözde Yıldırım ne demek istemişti, kendisi hâlâ aynı fikirde mi, bilemiyoruz ama ne demek istediğini söylerse merak edenler öğrenmiş olur.
***
KHK ACISI
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KHK ile kamu görevinden ihraç edilen bir kişinin daha intihar etmesini, “Bir KHK mağduru daha kendi canına kıydı. KHK adaletsizliğinin acısını çok iyi biliyoruz, görüyoruz. O yüzden hakların iadesi için çalışıyoruz. Hak kayıplarının telafisinden, istihdamda engellerin kaldırılmasına kadar tüm mağduriyetlerin giderilmesini sağlayacağız” diye bir paylaşımda bulundu.
Buraya bir de AKP hükümetlerinde Kültür Bakanlığı yapan Ertuğrul Günay’ın “15 Temmuz karanlığının arkasında olduğunu söylediğiniz tüm yabancılarla barışırken, suç oluşturan hiçbir eylemi olmayan kendi yurttaşlarınızın ve KHK mağdurlarının ekmeğini ve hürriyetini ne zaman iade edeceksiniz? Adaletin olmadığı yerde bayram olur mu?” sorusunu not düşelim.
Yıllarca bakanlık ve başbakan yardımcılığı yapan Babacan bu acıyı görürken, ülkeyi yönetenler bunu bilmiyorlar mı, görmüyorlar mı?
Sahi, “Görmedim, duymadım, bilmiyorum”a ne deniyordu?
***
EMEKLİ MÜJDEYİ BEKLİYOR
Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, Temmuz ayında en düşük emekli maaşının yükseltileceğini, detaylarını da 1 Mayıs’ta açıklanacağı söylemişti. O gün bu yana “müjdeli haber” bekleniyor.
Gele gele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik hali aldı gidiyor. Halbukî önce elimizdekilere şükredeceğiz” cümlesi geldi.
Müjde mi demiştiniz, o başka bahara…