"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Halkta zayıflayan şehidlik algısı hakkında

Mehmet Soydan
28 Ocak 2024, Pazar
19 Ocak 2022’de yazdığım ve gazetemizde yayımlanan “Tarihten Destan Çıkarmak veya Ders Çıkarmak” yazısında, görev esnasında ölen iki asker hakkında “şehid oldu” değil de “vefat etti” ifadesi kullanmamdan sonra, ne cemaatimden ne de yakın çevremden hiç kimseden “Neden ‘şehit’ demedin?” gibi bir şey duymadım.

Aradan 5 gün geçince, Gaffar Okkan suikastının yıl dönümünde de Twitter’da çok fazla insan, “şehit edildi” yerine “katledildi” ifadesini kullandı. Bunlar arasında, muhalefetin önemli isimleri olmasına rağmen, iktidar medyası onlara neredeyse hiç yüklenmedi. 

Şu da var ki, dinimizde fıkhen “hükmî şehid” hükmünde olanlar için toplumumuzda “şehid”lik söylemi dillendirilmesi gerekirken, çok dillendirilmiyor. 

Bu vesilelerle, halk arasındaki şehidlik algısının, İslamî zeminden kaydığını daha iyi anladım. Birkaç maddeyle bir şeyler söylemek isterim: 

1-Ülkemizde daimî olarak bir “iç düşman” imgesi olduğundan ve bu “düşman”ların zarar verdiği kişiler ve aileleri “şehitlik” payesiyle teselli edildiğinden, hatta avutulduğundan; halkın şehitlik algısı da, İslamî manadan ziyade, devletin dayattığı “düşman” kavramı ekseninde şekillenmiştir. Son yıllardaki AKP hükümetinin dostları da düşmanları da çok değiştiğinden, şehitlik mefhumu da çok başkalaşmıştır ve AKP’den evvelki itibarını da kaybetmiştir. 

2-Ülkemizde şehitlik kavramının etkilendiği bir fikir akımı da Türk milliyetçiliğidir. Türk milliyetçiliği ideolojisi de son zamanlarda bölündüğünden ve tutarlılığını kaybettiğinden, (Doğu Türkistan meselesi gibi) ondan beslenen şehitlik mefhumu da aşınmıştır. 

3-Şehitlik kavramının, zaten Türk milliyetçiliğinden değil; İslamiyet’ten beslenmesi gerekirdi. Toplumdaki İslamî bakış açısı zayıflayınca ve sekülerleşme arttıkça, şehitlik mefhumundaki o ruh da zayıflamıştır. 

4-Gariptir ki, toplumda yanlış telaffuz edilen birçok İslamî mefhumun doğru telaffuzu için nasihatlar verilmesine rağmen, “şehid” kelimesinin “şehit” diye telaffuz edilmesini kafaya takan pek yoktur. Kelimenin sonundaki “d” harfinin “t” olmasının bu kadar kanıksanması da, kelimenin âdeta Türkçeleşmiş olmasının –ki İslamî terimler Türkçeleşemez, orijinal kalmalıdır– ve manasının da “dinî”likten çıkıp “millî” mahiyete –bu da nasıl bir millîlikse– bürünmüş olmasının bir göstergesidir. 

5-Eskiden, sınır hattında çatışan askerler genellikle, zorunlu askerlik kapsamında alınan rütbesizlerdi. Şu an ise genellikle, çok dolgun maaşla, rütbeliler sınıra çatışmaya gönderilmektedirler. Halk da onların dolgun maaşlı olduklarını ve çatışma bölgesi dışında görevlendirildiklerinde de dolgun maaşlı olduklarını bildiği için, eskideki gibi, acıma duygusu hissedememektedir. 

6-Erkekler, zorunlu askerlikleri esnasında özellikle rütbelilerden gördükleri hukuksuzlukları, gayri islâmîlikleri, eskiden fazla sorgulamıyordu. Şimdi ise bu durum değişmiştir. Askerlik kurumuna karşı olan soğuma, o kurum için canını veren kişilere ilginin azalmasını da netice vermiştir. 

Okunma Sayısı: 813
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    28.1.2024 15:28:00

    ..."Bir zaman, eski Harb-i Umumî'de, düşmanların ehl-i İslâma ve bilhâssa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pek çok müteellim oluyordum. Fıtratımda şefkat ve rikkat ziyade olduğundan, tahammülüm haricinde azab çekerdim. Birden kalbime geldi ki: O maktûl masumlar şehid olup veli olurlar; fâni hayatları, bâki bir hayata tebdil ediliyor ve zayi' olan malları sadaka hükmünde olup, bâki bir mal ile mübadele olur. Hattâ o mazlumlar kâfir de olsa, âhirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i İlahiyenin hazinesinden öyle mükâfatları var ki; eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görüp, "Yâ Rabbi! Şükür Elhamdülillah" diyeceklerini bildim ve kat'î bir surette kanaat getirdim. Ve ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum." Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Kastamonu - 75

  • S.topuz

    28.1.2024 15:25:13

    "Mevt, tevehhüm edildiği gibi dehşetli değil Dalalet vehmidir; mevti dehşetlendirir. Mevt, tebdil-i câmedir, ya tahvil-i mekândır. Sicinden bostana çıkar. Kim hayatı isterse şehadet istemeli. Şehidin hayatına Kur'an işaret eder. Sekeratı tatmamış herbir şehid, kendini Hayy biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih buluyor. Zanneder ki ölmemiş. Meyyitlere nisbeti, dikkat et şuna benzer: İki adam, rü'yada lezaiz enva'ına câmi' güzel bahçede ikisi geziyorlar. Biri rü'ya olduğunu bilir; lezzet almıyor. Onu müferrah etmez, belki teessüf eder. Öbürüsü; biliyor ki âlem-i yakazadır; hakikî lezzet alır, ona hakikî olur. Rü'ya misalin zılli, misal ise berzahın zılli olmuştur. Ondan onların düsturları birbirine benziyor." Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Sözler - 717

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı