Bugün Cuma uyanmışsındır erkenden.
Önce sen değil miydin anne. “Bu can bize emanet onu iyi koru”, diyen.
Korudum anne, yalın ayak basmadım taşlara.
Sigara kullanmadım meselâ.
Geçen aydı son telefon konuşmamızda illâ ki Ayşe Teyzenin oğlu Osman’ı katacaktın ya şu 10 dakikalık araya.
“Oğlum Ayşe Teyzen beni de aldı yanına birlikte gittik Osman’ın makamına. O kadar büyük bürosu vardı ki, müşterileri de cabası”
Her fırsatta yüzüme vuracaktın okuyamadığımı ya.
Nasıl oldu anlamadım akrabalardan Kezban Yengenin kızı Selma’yı da soktun araya.
Helâl olsun dedim.
Telefonu kapattım ve doya doya özlemin üstüne bol kahkaha attım.
Anam dedim, anam her şeyiyle aynıydın vesselâm. Bıraktığımdan beri değişmemiştin.
Kokunu özlemiştim, o kokunu.
“Bana bak”, dedin.
“Baban sana harçlık gönderiyor sakın hepsini harcama dikkat et”, diye tembih etmeyi de unutmadın.
Oysa o parayı alacak ne zaman nede harcayacak yer bile yoktu bulunduğum yerde. Ana yüreği işte.
Kaç ay yalan söyledim, rahatım dedim merkezdeyim diye avuttum seni.
Üzülme babam,
Evet sizin istediğiniz gibi okuyamadım, imkânlarım varken bunu yapamadım.
Ama, Ayşe Teyzenin oğlu Osman’ın makamından daha büyük bir makamla şereflendim.
Sen değil miydin anne adam ol diyen. “Adam”
Oldum anne, “Şehit” diyorlar bana burada.
Sizi de bu kutlu makamda ağırlayacağım zamanı gelince.
O zaman daha bir gurur duyacaksınız benimle.
Peygamber Efendimiz (asm) komşu ol diye duâ ettin her gece.
İşte duâların kabul oldu anne.
N’olur içine kapanıpta üzme kendini.
Beni uzun yolculuğa gitmiş ve bu yolculukta çok mutlu olmuş biri olarak düşün.
Üzülme bak, burada ben çok rahatım.
Bir gün sizde göreceksiniz bu güzellikleri.
Diyeceksin ki iyi ki şehit olmuşsun.
Vatanımız sağolsun, varsın adım bile olmasın.
Genç gitti demesin kimse sana, açmasın kapanmayan yaranı.
Üzmesinler seni.
Ben hep 20 yaşındayım anne...
Yeter ki VATANIMIZ SAĞOLSUN…