Bize sunulan hayat nimetini nasıl kullanıyoruz acaba! Hayatı sadece dikdörtgen veya kare çerçeve ekranlardan takip eden ve sadece hayatı bunlardan ibaret sanan bir dünyanın içinden yazıyorum ben de.
Gerçek hayatta tanıdığım birçok arkadaşımı şimdi sadece paylaşım sitelerinde merhaba diyebiliyorum. Herkes çok meşgul, (!) hayat meşgalesi almış götürmüş herkesi.
Zamanım hiç yok hemen akşam oluyor, nidaları herkesin dudaklarından su gibi akıyor. Sahiden zaman bu kadar kısa mı, yoksa bizler zamanı boş işlerle mi harcıyoruz?
Arkadaşlarımızın varlığını ne zaman fark ediyoruz? Gece uykularımızda mı hatırlıyoruz? Eskileri rüyalarımızda mı yâd ediyoruz? Yine gözlerimizi açtığımızda devam ediyor her şey. “Aynı tas aynı hamam” diyor içerde televizyon başında vaktini geçiren anne. “Her zaman internet başındasın” diye mırıldanan annen televizyonla günaydın diyor sabaha, geceyi yine onunla kapıyor.
Kapı komşularının ziline basmak ona çok zor geliyor. Hoş, bassa ne yazar komşusu da ondan farksız. Evine gelen misafiriyle konuşmak yerine, dizinin akışına onu da kaptırmak istiyor. “Bak bak şu kadının yaptığı işe…” Sen izlemesen de gittiysen komşuya izleyeceksin mecburî. İzlenilen dizilere veya programlara mırın kırın yapıp, sonra saat arıyorsun duvarda. “Çok geç olmuş yemeğim yok” gibi tatlı yalanlarla koşa koşa eve geliyorsun. Hemen televizyonunu açıyor dizilerine sakin bir ortamda takip etmeyi yeğliyorsun.
Soruyorum yetişkinlere, gençler mi bozuldu, yoksa büyükler mi yoksa bütün canlılar mı? Hayatı bu hale getiren sosyallik anlayışımızı yok eden kimler? Cuma sohbetleri var bir çok yerlerde onlara da dil uzatmadan edemezsin. Peki sen kimlerle nasıl bir sohbet halindesin? Kimlerle yarış halindesin? Yoksa bilmem kaç ekran televizyonlara yetişme arzusu mu aldı seni. “Ay şuraya büyük boy bir led ekran televizyon ne güzel olur “ dediğinizi duyar gibiyim. Sonrada evlâtlarınızın internette çok takıldığı için hayıflanır durursun. Arkadaş ortamlarının olmadığını söyleyen siz yetişkinler gerçek hayatın içinde siz neredesiniz?