18 Temmuz 2013, Perşembe
Son zamanlarda bir aydın edasıyla içinde yaşadığı topluma hakaret ederek statü kazanmaya çalışan insanlar dikkatimi çekmeye başladı. Bir kişinin yaptığı bir hatayı bütün topluma mal ederek ve “Bizim toplum cahil.”, “Bizim toplum eğitimsiz.”, “Bizim toplum bilinçsiz” gibi ifadelerle sözlerini süsledikten sonra kendilerini seçkinci tayfasına oturtma gayretleri artık iyice kabak tadı verdi.
Bu ifadeyi kullanmak o raddeye vardı ki, “çalışmayan, aylak aylak dolaşan akşama kadar kahvede oturan, daha doğrusu topluma hiçbir katkısı olmayan tipler” bile bu modadan etkilendi. Öyle ki, bu ifadeleri kullanmak artık medeniyetin, aydınlığın ve farkında olmanın bir göstergesi oldu. Hatta kimi zaman silâh gibi kullanılmaya başlandı. Kim önce söylerse o kazanır oldu. Sözün hedefini söylemeye zaten lüzum yok: İçinde yaşadığımız toplum. Hataları, yanlışları paçalarından akan bazı tiplerin bile bu ifadeyi pelesenk haline getirmesi aydın (!) diye bildiğimiz insanların şuursuzca söyledikleri sözlerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla içinde yaşadığı toplumdan kendini üstün ve farklı görme hastalığı bu insanlara maalesef aydınlarımızdan bulaşmıştır.
Hepimizin bildiği üzere Aziz Nesin: “Türk halkının % 60’ı aptaldır” ifadesinin sahibidir. Nesin, toplumun aksayan yönlerini, yergiye elverişli tarafları abartılı tiplerle ironik bir şekilde anlatan roman, hikâye ve oyunları ile tanınır. Fakat ne olursa olsun kimseye bu içinde bulunduğu topluma hakaret hakkını vermez. Yani “Türk halkının % 60’ı aptaldır.” demekle çok büyük bir yanlışa imza atmıştır. Bu sözü savunanlar ya da kullananlar kendilerini aptal olmayan % 40’ın arasında olmaya lâyık görmeleri bu sözün popülaritesini arttırmıştır. Tabi, onların bu % 40’da olmalarının garantisi de yine kendileridir! Atalarımızın, “Civciv yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmemiş” dediği kendi halkına yabancılaşan insanlar tam da bu insanlardır.
Bir aydın içinde yaşadığı toplumdan bir taraftan fikrî olarak beslenirken diğer taraftan o toplumu aydınlatmakla görevlidir. Her ne kadar meşakkatli ve zor bir iş de olsa sabretmek zorundadır. Eğer, gerçek bir aydın ise sabrı ile duruşu ile ve her davranışı ile örnek bir insan olmalıdır. Bir arıyı düşünelim sabırla binlerce çiçeğe konuyor, polenleri topluyor ve bünyesinde bir süre beklettikten sonra bu polenleri bal olarak bizlere sunuyor. Arı, polen almadığı bal üretemediği hiçbir çiçeği incitmez. Aydın da içinde yaşadığı toplumun meselelerini tesbit eder ve hallini yine topluma sunar. Çözüm getiremezse toplumu suçlayamaz, toplumun hiçbir ferdini incitemez. Nasıl ki, hiçbir doktor hastasını hasta olduğu için suçlayamaz. Nasıl ki, bir öğretmen geç öğrendiği için öğrencisini suçlayamaz ise aydın da toplumun aksayan yönlerine düzeltemiyor diye hakaret edemez.
Aydının görevi kendince doğru olanı söylemektir, yol göstermektir. Toplum aydının görüşlerine göre hareket edip etmemekte hürdür. Kendi görüşlerine uymuyor diye topluma hakaret etmek bir aydına yakışmayan bir davranıştır. Hiç kimse kendisine hakaret edilmesinden hoşlanmaz. Hatta insanlara hakaret edilmesi aksi tesir oluşturabilir. Siz hiç kendisine hakaret edilen bir kişinin “Kusura bakma sen haklısın, sen söyleyince ben aptal olduğumu anladım” şeklinde tepki vereceğini düşünebiliyor musunuz? Aksine, incitici bir söz yapılan bütün iyiliklerin ve güzelliklerin değerini düşürebilir. Çünkü kimse kendisinin onurunun zedelenmesinden hoşlanmaz.
Bu fildişi kulesinden konuşma tarzı, bu böbürlenme, bu kendini yücelerde görme hastalığı maalesef siyasî tartışmalarda da kullanılır oldu. Artık çoğu fanatikler Nesin’in meşhur cümlesini “öteki taraf”ı vurmak için bir silâh gibi kullanması çok büyük bir talihsizliktir. Bu fanatikleri kendileri ile aynı düşünceyi paylaşan bazı kalitesiz insanları her türlü olumsuz davranışına rağmen aydın olarak vasfederken diğerlerini “aptal” olarak nitelendirmesi çok açık bir tenakuzdur. Ayrıca, herkes karşı tarafı aptal olarak kabul ederse toplumumuzda aptal olmayan kimse kalmamış olacaktır.
Bu yazı ölmüş, gitmiş ve son sözünü söylemiş bir insanın şahs-ı manevisini sarsmak maksadıyla yazılmış bir yazı değildir. Aksine, şu anda yaşayan “kendini aydın sınıfı”na koyan insanlara matuf bir yazıdır. Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da birtakım yanlışlar vardır ve olacaktır. Kendini aydın sayan, topluma ve hayata sözü olduğunu iddia eden kim varsa bu yolda sabırla, azimle ve inançla hareket etmek zorundadır. Konfüçyüs’ün güzel bir sözü var: “Karanlığa küfredeceğine kalk da bir mum yak!” Aydına, yakışan tavır toplumdaki yanlışların altını çizip insanlara doğruyu, güzeli göstermektir. Ayrıca, hakaret hakareti doğurur.
Hiç kimse sırf kendi fikirlerini kabul etmediği için başkalarını aptal sayan bir insandan daha fazla aptal olamaz.
Okunma Sayısı: 1001
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.