"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Taraftarlar ve Liderler

MESUT KAYMAKÇI
11 Temmuz 2013, Perşembe
Çocukluk dönemimde futbol ile çok yakından ilgiliydim. Sıkı bir Fenerbahçe taraftarı idim.
Arkadaşlarla aramızda devamlı futbol tartışmaları yapardık. Ben işi o kadar ciddiye alırdım ki, bu konuda sürekli bir şeyler okurdum ve o zamanların Tercüman Gazetesi’nden fasikül biriktirerek oluşturduğum “Spor Ansiklopedisi”nden hep işime gelen yerleri alır, tartışmalarda kullanırdım. Bu ansiklopedide gerek futbol, gerekse diğer spor dalları hakkında çok güzel bilgiler vardı. Futbol kulüplerinin kurulduğu günden beri yapılan bütün spor faaliyetleri ile detaylı bilgiler de yer almaktaydı. Ben en çok maç sonuçları ile ilgilenirdim.
Futbol adına yaptığımız tartışmalarda bir taraftan keyif alırken bazen de kırıcı tartışmalarımız olurdu. Bu yüzden samimî arkadaşlarla kavga ettiğimiz bile olmuştur. Tabiî bu arada teknik destek almak adına televizyonlarda bizim takımı tutan futbol yorumcularını da ihmal etmezdim. Benim fanatikliğim daha çok bilgi üzerine idi. Fakat bazı arkadaşlarım bayrak alır, stada gider orada tezahüratları ile takımları desteklerdi. Daha sonra bir şey fark ettim. Baktım ki, kulüp yöneticileri ve futbol yorumcuları televizyonlarda kıyasıya tartışıyorlar, ama hiç kavga etmiyorlar. Hatta beraber belli faaliyetlere, belli programlara gidiyorlar. Biz taraftarlar birbirimizi yerken bu üst düzey yöneticiler aralarında daha güzel bir diyalog kurabilmişlerdi. Meselâ: Kazanınca ne çıkıp sokaklarda bağırıp çağırıyorlar, ne de kaybedince diğer takımın taraftarlarına saldırıyorlar, hatta tepkilerini sözleri ve mimikleri ile veriyorlar. Benim gibi sıradan taraftarların takımlarına yaklaşım tarzı daha bir fedâkârane idi. Taraftarlar sabah erken kalkarak maça ancak itiş kakış ile girebiliyorken protokol kesim ayrı bir kapıdan içeri alınıyordu. Liderler ile taraftarların farkı sadece maça girişte belli olmuyor.
Yöneticiler ile taraftarlar arasındaki gerek bilgi ve gerekse konum itibariyle “duyarlılık” noktasında farklılıklar oluşmuştu. Spor faaliyetlerinde görülen bu durum aslında siyasî, dinî ve sivil toplum kuruluşlarında da aynen yaşanmaktadır. Birbiri ile rakip durumda olan siyasî parti liderleri kendi aralarında güzel güzel konuşup tartışırken aynı partilerin taraftarları şiddete varan tartışmalara girebiliyorlar, hatta bazı tartışmalar ölümle sonuçlanabiliyor. Futbol tartışmalarında rastladığımız “duyarlılık farkı” burada da gözümüze çarpmaktadır.
Siyasî parti fanatikleri de yine futbol taraftarları gibi, daha çok fedakârlık yapan kesim durumunda. Siyasî taraftarlar afiş yapıştırmadan tutun, maddî yardıma kadar birçok konuda fedakârlık gösteriyorlar. Kendi aralarında liderlerinden öğrendikleri ezberleri ile siyasî tartışmalar yaparak karşı tarafı kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Çünkü taraftarlar bilir ki, kendileri gibi ne kadar çok karşı taraftan yeni taraftar getirirlerse o kadar yükseleceklerdir. Yine, İslâmî cemaatlere de bakınca aynı durumu görebilmekteyiz. Cemaatler genellikle bir İslâm âliminin yorumları etrafında toplanarak İslâma hizmet maksadıyla ortaya çıkmıştır. Siyasî ve spor camialarında görülen hiyerarşik yapıdaki tavır farklılıkları dinî cemaatlerde de göze çarpmaktadır. Demek oluyor ki, insanların olaylara verdiği “tepki şekli” onların seviyesini de belirleyebiliyor. Meselâ: Siz hiç büyük takımların kulüp başkanlarını saç-baş kavga ederken, iki parti liderinin birbirleri ile tekme-tokat giriştiğini, ya da iki devlet başkanının anlaşmazlıkları dövüşerek çözdüğünü gördünüz mü?
Bilgisi olan malûmatı ile, bilgisi olmayan bedeni ile mücadele ediyor. Bilgisiz insan tabiî olarak daha çabuk gaza gelebiliyor. Çünkü biliyor ki, elinde mücadele vasıtası olarak “bedeni”nden başka bir şey yok. Zaten, liderler de onun bedeni ile mücadele etmesini isterler. Çünkü liderler bu işin teorisyeni oldukları için taraftarların fikirlerine, düşüncelerine pek ihtiyaç hissetmezler. Liderler için önemli olan kendilerine bağlı olan “kelle sayısı”nın rakiplerden fazla olmasıdır.
Şimdi bu noktada şu soru sorulabilir: Acaba, taraftarlar ve liderler aynı felsefeye, aynı düşünceye, aynı dâvâya inandıkları halde neden olaylara farklı tepkiler veriyorlar? Mücadele edenler taraftarlardan biri şiddete başvururken diğeri müzakere ve konuşmayı tercih edebiliyor. Bunun sebebi aslında açık, aynı dâvâda lider olabilmiş kişi, bu işin hem teori hem pratik yönüne hakimdir? Yani, lider olana kadar hem okuyarak hem yaşayarak müntesibi olduğu düşüncenin ruhunu kavramış ve ona göre hareket etmeyi öğrenmiştir. Dolayısıyla, o hem kendisini, hem kendi çıkarlarını nasıl koruyacağını da öğrenmiştir. Bir nev’î o direksiyondaki insandır ve kaza anında kendisine zarar gelmeyecek – ya da daha az gelecek - şekilde çarpmasını da bilen insandır. Taraftarlar ise kendi düşüncelerinin kendi takımlarının sevgisi ile kuşanmış insanlardır. Yani, taraftar sevgisi bilgisinden üstün olan insandır. Onlar, nasıl hareket edeceklerini başkalarından öğrendikleri için yürüdükleri yolda sıkıntı yaşayabilmektedirler. Hani bir atasözümüz var: Sokma akıl ile yedi adım gidilir. Bilgi ve tecrübeleri az olduğu için bazen hem kendilerinin hem de başkalarının canını yakabiliyorlar. Hatta bazen kendilerine iyilik yapan, uyandıran veya farklılık yapmaya çalışan insanların canlarını da yakabiliyorlar. Aynen boğulmakta olan bir insanın kendisini kurtarmaya gelenleri de can havliyle boğması gibi bir durum oluşuyor. Tabiî ki, insanların sevgiyle bağlandıkları kişilerden, fikirlerden ve alışkanlıklardan ayrılması zordur.
Yazımızı bu konuyla ilgili olarak Şâir İsmet Özel’in bir şiirinden iktibas yaparak bitirelim.
“Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız”
Okunma Sayısı: 697
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı