Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, bağımsızlıklarına kavuşan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu, geçen 30 yıllık sürede çözüme kavuşabilmiş değil.
Karabağ sorununun çözülememesinde, Ermenistan’da milliyetçi söylemlerle işbaşına gelen hükümetlerin payı oldukça yüksek. Bağımsızlıktan sonra görev yapan Ermenistan hükümetlerinin çoğunlukla kalkınma, demokrasi, hukuk, barış vb. değerlerden uzak kaldıkları görüldü. Hükümetler Ermenistan’ın işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği gibi sosyo-ekonomik problemlerini çözmekte de yetersiz kaldılar. Ermenistan yönetimleri genellikle Rusya’nın tarafında yer aldılar. Ancak bu politikanın ülkelerinin gelişmesine yardımcı olmadığı kaydediliyor. Yanlış dış politika sebebiyle, bugün Kafkasya’da, Türkiye ve Azerbaycan arasında sıkışmış bir Ermenistan’dan söz etmek mümkündür.
Coğrafya olarak sıkışan Ermenistan, Osmanlı’nın son döneminden günümüze kadar, tarihî süreçte başta Rusya ve Fransa gibi devletlerin desteğine muhtaç oldu.
Bununla birlikte en büyük tabiî destekçisi ise, yurtdışındaki Ermeni diasporası.
Elbette verilen destekler, Ermenistan’ın önce Osmanlı’ya, daha sonra Türkiye’ye ve Azerbaycan’a karşı bir enstrüman aracı kullanılmasına da yol açtı.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında ilân edilen Mayıs 1994’teki ateşkes, Nisan 2016’da bozulmuş ve 4 günlük bir savaş yapılmıştı. Yine Ermenistan saldırıları üzerine son bir haftadır çatışmalar yaşanıyor.
Ancak Azerbaycan yönetiminden yapılan açıklamalarda her zamankinden daha fazla kararlı oldukları gözleniyor.
Uluslar arası ortamın farklı gündemlerle meşgul olması özellikle ABD’nin yaklaşan başkanlık seçimi, AB’nin İngiltere gibi güçlü bir ortağını Brexit ile kaybetmesi, Belarus’ta Rusya ve AGİT arasındaki kriz, bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını ve getirdiği ekonomik sorunlar biliniyor. Ermenistan’ın böyle bir ortamdan istifade ederek saldırıda bulunduğunu ileri sürenler mevcut.
Ancak bağımsızlıktan günümüze kadar geçen sürede Ermenistan’da siyasî istikrarın sağlanamadığı da biliniyor. Artık Ermeni siyasetçiler Ermeni milliyetçiliği, toprak yayılmacılığı, terör ve teröre destek, Azerbaycan’a saldırma vb. argümanların Ermenistan ve bölgenin yararına olmadığını anlamalılar. Dünyanın ve bölgenin realitesinin farkına varmalılar. Azerbaycan’a yönelik saldırılarla, Ermeni kamuoyunun dikkati bir müddet başka bir yöne çekilebilir. Ancak bu durum Ermenistan’ın içerisinde bulunduğu sosyo-ekonomik sıkıntıları bertaraf etmez. Aksine savaşın getireceği maliyetle, daha da ağırlaşacaktır.
Azerbaycan’a karşı saldırıların “Yukarı Karabağ kökenli Ermenilerce başlatıldığı ve bunun büyük ihtimalle bir süredir Kadife Devrimler’in mimarı George Soros’la görüşmelerde bulunan Başbakan Nikol Pashinyan’ın bilgisi dışında gerçekleştiği” iddia ediliyor. Böylece “Pashinyan’ın, Soros’la görüşmesini onaylamayan Rusya’nın da, konuyla yakından ilgilendiği” ileri sürülüyor.
Massachusetts Üniversitesi Tarih Bölümü Prof. Dr. Audrey Altstadt’a göre “bu bölgede savaş ve komşularla ilişki risk taşır. Rusya her iki tarafa da silâh satan ve barış görüşmelerine aracılık eden, bölgenin eski gücü olarak kilit oyuncu. Hal-i hazırda Ermenistan ve Rusya’nın bir savunma anlaşması mevcut.
Aynı zamanda Ermenistan bir Rus hava üssüne ev sahipliği yapıyor. Azerbaycan ise, Rusya’nın ticaret ortağı. Birde İran ile Güney Asya’yı Rusya’ya bağlayan stratejik konumuyla önem arz ediyor. Dolayısıyla Kuzey-Güney Transit Koridoru’nda konumlanmıştır. Bu özellikler, Rusya’nın güneyinde barış isteyeceğine işaret ediyor.”
Karabağ hakkında, bölge ülkesi Türkiye’nin de eskiden beri barıştan yana olduğu biliniyor. Yapılacak bir barış ve ateşkeste Türkiye’nin ağırlığını koyacağı ve Azerbaycan’ın hukukunu savunacağı nettir.
Ancak istikrara kavuşamayan Ermenistan’ın, bölge için her zaman sorun oluşturabileceği göz ardı edilmemelidir.