Nur-u Kur’ân hizmeti içinde bulunmak bir mazhariyettir. Yüce Allah’ın ihsan buyurduğu Risale-i Nur gibi Kur’ân hakikatlerine hizmet için gayret ve fedakârlığın ehemmiyeti bu açıdan çok önemlidir.
Bediüzzaman Hazretleri böylesine güzel bir hususiyetin kapılarını aralarken, ”Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” der. Risale-i Nur hesabına yapılan her koşuşturma, Allah rızası maksatlı olur ve bu durum kişiye, mâna cihetiyle çok faydalar sağlar.
Bediüzzaman Hazretleri, iman hizmeti içinde bulunanları “dost, kardeş ve talebe” şeklinde sınıflandırırken, talebe olmanın şartlarından birisinin, ”Yazılan Nur-u Kur’ân eserlerini kendi malı gibi bilmek ve öylece sahiplenmek” olduğunu ifade ediyor.
Nur-u Kur’ân hizmetinin ilk yıllarda yazılıp okunup ve yayılması noktalarında, ilk Nur Talebelerinin verdiği şahsî gayret ve fedakârlıklar, bizler için de hizmette önemli bir ölçü olmalıdır. Tarihin yüz akı olan bu kudsî hizmetin ifasında şahsî gayret ve fedakârlık gösteren o talebelerin özelliklerini izhar buyururken, Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:
“Bu eski ve yeni iki medrese-i Yusufiyedeki şiddetli imtihanda sarsılmayan ve dersinden vazgeçmeyen ve yakıcı çorbadan ağızları yandığı halde talebeliğini bırakmayan ve bu kadar tehacüme karşı kuvve-i mâneviyesi kırılmayan zatları ehl-i hakikat ve nesl-i âti alkışlayacakları gibi, melâike ve ruhâniler dahi alkışlıyorlar diye kanaatim var.” (Mektubat: 360)
Van’lı Nur Talebelerinden Molla Hamid Efendinin Erek Dağı’nda Üstad’la birlikte kaldığı yıllarda, Üstad çok hasta olmasına rağmen, elinde okuduğu kitapla birlikte, çalı-çırpı toplamalarına yardım eder. Talebeleri; ”Üstadım sen ne yapıyorsun, biz topluyoruz, sen çok hastasın git biraz dinlen” demelerine mukabil, ”Ahh kardeşim bir bilseniz gayret ne güzel şey..” dediğini, hayatta iken Merhum Molla Hamid bizlere anlatmıştı.
Nur Talebelerinin üstün özellikleri arasında, hizmette şahsî gayret ve fedakârlığın mevcudiyeti alkışlanan bir hususiyet olarak değerlendirilmelidir.
Ancak; yapılan bu fedakârlık ve gayret, Nur’un şahs-ı manevisi bağlamında olup, o kutsî manevî havuza akıtılması esas alıp değerlendirmek elzemdir.