Her karış toprağı şehit kanıyla ıslanmış vatanımızın uğruna nice yiğitler, serdarlar canını feda etmiş, şehitlik, gazilik mertebelerine yükselmişlerdir. Din-i mübin-i İslam için ölürsem şehit, kalırsam gaziyim inancıyla anadan, yardan, serden geçerek diyar-ı gurbette, cephede aç, susuz, kanlarının son damlasına kadar fedakârca savaşmışlar, zaferler elde etmişlerdir.
Anadolu’da seferberlik zamanlarında, yokluk, kıtlık ve imkânsızlıklar içinde fedakârlığın, feragatin, kahramanlığın destanlarını, tarihin altın sayfalarına kanlarıyla, canlarıyla yazan Mehmetçiklerden her birinin canını hiçe sayarak var gücüyle mücadele etmelerinin hüzünlü, ibret dolu, ders verici hayat hikâyeleri vardır.
Vatanına canını feda eden insanlarımızın savaşlarda çektikleri zahmetler, sıkıntılar, açlıklar, susuzluklar ve mahrumiyetlerin çoğu ıssız çöllerde, yüce dağlarda, engin olarda kalanlarla, ölenlerle münferit olanlar unutulmuştur.
Anlattıkları hatıralarıyla gönlümüzde yaşayan mücahidlerden birisi de Birinci Dünya Harbinde Irak cephesinde savaşan Dedem Osman Gazi’dir.
Çocukluğumuz onun dizinin dibinde savaş hatıralarıyla geçti. Kahramanlık destanlarını, vatan, millet, bayrak için savaşmanın, şehit olmanın, şanlı, şerefli bir ölüm olduğunu o öğretti bize. Onun inancının, imanının, ibadetinin ve vatan sevgisinin yansımaları kalbimizde, karakterimizde yerini aldı.
Irak cephesinde, İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında Kut’ul Ammare’de yapılan çetin savaşta ordumuz muzaffer olmuş, İngiliz birlikleri hezimete uğramıştır. Gelen bir şareplen parçasıyla sağ kolu kopan Osman Gazi, bu muharebede şehit düşen erlerin arasında kalmış ve İngilizlere esir düşmüştür. Savaş sonrası esir değişimiyle iade edilmiştir.
İngilizler esir askerleri gemilerle götürerek bir esir kampında toplamışlar. Gemide yaralı askerlere gerekli tedaviler yapılırken ağrılara dayanamayıp bağıranlar, yüksek ses çıkaranlar sedyelerle götürülüyormuş. Orada doktorlara tercümanlık yapan bir Ermeni dedemi memleketten tanır. Kulağına eğilir, sessiz olmasını tavsiye eder! Gemide ölen askerlerle bağırıp çağıran yaralı esirlerin gemiden denize atıldığı bilgisini verir!
Savaşta kolu kopmuş olan dedemin esarette bakımsızlıktan tedavi edilirken omzuna kadar kalan kısmı kesilir. Götürüldükleri kampta esir askerler zorla, dezenfekte bahanesiyle ilaçlı havuzlara sokulur.
Kör olan askerleri görünce havuza girmek istemeyen esirler, dipçikle ve gerekirse ateş edilerek zehirli su havuzlarına başlarını sokmaları sağlanmıştır. Suyun içersine kasıtlı olarak katılan çok miktardaki zehir maddesi, her giren askerin gözlerini yakarak kör etmiştir. (Suya bol miktarda karıştırılarak askerleri kör eden zehir içerikli maddenin krizol olduğu, sadece Mısır’daki kamplarda 15 bin askerin kasten kör edildiği kayıtlarda vardır. Esir askerler becayiş için öldürülmemiş, tekrar savaşamasın diye de kasten kör edilmişler.)
Bu insanlık dışı vahşetten Allah’ın inayeti ile bir gözünü kaybederek kurtulan Osman Gazi, ömrünün sonuna kadar tek gözüyle ve tek eliyle madalyalı bir gazi olarak hayatını, son nefesine kadar istikametle, ibadetle ve kimseye minnet etmeden devam ettirdi.
İslâm meşalesi uğruna canlarını feda etmiş ecdadımızın hayat ve hatıraları en mukaddes miraslarımızdandır. Toprağın gerçek sahipleri olan şehitlerin, gazilerin ve nice isimsiz kahramanların hepsini minnetle, şükranla, dualarla ve en kalbi duygularla yâd ediyoruz.