"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geçen sene bu zaman

Muzaffer KARAHİSAR
08 Eylül 2020, Salı
Geçen yıl, 7 Eylül günü Nurs ziyareti heyecanını yaşamıştık.

İlk defa gördüğüm o mübarek memleket, benim için bir vuslat anlamı taşıyordu. Geç saatlerde ulaşmıştık, Üstad’ın köyüne. Sürurla, sevinçle adımlar atmıştık hasret duyulan topraklara. Gece vakti, sokak lambalarının ışığı kadar görebilmiştik etrafı. Asma köprüden geçip Nur Medresesi’ne yerleştik. Üstad’ın aile efradının manevî himmetine, himayesine, mekânına misafir olmanın huzuru, hürmeti ve ferahlığı, sevinci vardı içimizde…    

Gece yarısından sonra Nurs, bir başka görünüyordu. Mehtap serin ışık huzmelerini cömertçe salmış, bembeyaz nurlu aydınlıkta gündüz gibi her taraf ayan beyan görünüyordu. Nur Talebeleri, tesbihatta her daim: “Üstad’a, valideyn, talebe, kardeş, akraba, ecdad, ahbab, Müslümanlar...” tekrar ettikleri duâlarını hatırladım. Gecenin feyziyle Kur’ân hizmetlerinin inkişafı ve muzafferiyeti için Rabbime duâlar, ihsan edilen nimetlere şükürler ettim. Nurs’da mübarek Sofi Mirza ile şefkatli Nuriye Annenin, Molla Abdullah’ın bulunduğu mekânın manevî iklimine, huzura, huşuya vasıl olmanın mutluluğunu Allah’a duâ, şükür ve secdelerle ifa ve ifade etmenin hazzı, süruru, hissiyatı içimi kaplamıştı. 

Sabah erkenden Üstad’ın küçük yaşta ayrıldığı ve yıllarca hasret duyduğu, baba ocağı, doğduğu evi ziyaret, Bediüzzaman Külliyesi’ni görüp, Nurs Mezarlığı’nda Üstad’ın annesi, babası, akrabaları ve bütün merhumlara duâlar okuduktan sonra Nurs’a her cepheden doya doya gündüz gözüyle görüp temaşa etmek, Nurs insanlarıyla selâmlaşmak… Az zamanda unutulmaz sevinçler, doyulmaz sürurlar, sonsuz güzellikler tatlı bir hülya, hoş bir rüya gibi iç dünyamızı süsleyen mutluluk dolu hatıralar olarak kalbimizde yerini alacaktı…

8 Eylül 2019’da Van’daki Bediüzzaman Mevlidi’ne yetişmek için yola revan olduk. Sabah rüzgârının esmesiyle ağaçlardaki sarı yaprakların hışırtısı sonbahar firaklarını, firkatlerini, vedalarını haber veriyordu. Bir önceki günün gecesinde Nurs’da vuslat sevinci; şimdi yerini Eylül’ün hüzünlü ayrılığına bırakmıştı… Yıllar sonra ulaştığımız, buluştuğumuz Nurs Köyü’ne bir gecelik misafirlik ertesinde üzülerek, buruk bir veda ile “Allahaısmarladık.” demiştik. Bahçesaray yollarında yüksek dağların, karlı yamaçların, yalçın kayalıkların üstünden, keskin virajları, sarp uçurumları geçerken Nurs’a dönüp bir daha bakıyorduk özlemle.

Van Kalesi’ni ziyaret ederken Bediüzzaman’ı hatırlıyoruz… Kalenin en yüksek yerine çıkan Üstad’ın geçmişteki medresesini, şehit olan talebelerini, Rus istilâsında Ermenilerin yakıp tahrip ettiği evleri, musîbete uğrayan masumları hatırlayıp hüzünle ağlaması… Hadid Sûresi’ndeki hakikatle “O rikkatli, firkatli, dehşetli, hüzünlü hayalden beni kurtardı, gözümü açtırdı. Baktım ki, meyvedar ağaçların başlarındaki meyveleri tebessüm eder bir tarzda bana bakıyorlar, “Bize de dikkat et; yalnız harabezâra bakıp durma” diyorlardı…”

Bizler de 8 Eylül 2019 günü Van’da Yukarı Norşin Camii’ndeki Bediüzzaman Mevlidi’ne Anadolu’nun her tarafından gelmiş yüzlerce Nur Talebelerinin samimî selâmlaşmaları, muhabbetle kucaklaştıkları, huzurlu sohbetleri, müjdeli hizmet haberleri, ihlâslı duâları, mütevazı halleri… Üstün vasıflarıyla haber verilmiş topluluk, bizlere ümit ve şevk, bütün dünya insanlarına mesajlar, müjdeler veriyordu: “Bize de dikkat et; yalnız harabezâra bakıp durma…” ve “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar... Risale-i Nur kökleşiyor. İnşâallah, daha hiçbir şey onu koparamayacak; ensâl-i âtiyede (Gelecek nesillerde) devam edecek, gidecek.” (Emirdağ Lâhikası s. 43) diyorlardı.

Aradan tam bir yıl geçti. Nurs seyahati, Van Mevlidi, kardeşlerle buluşmak hayallerde ve gönüllerde tatlı, hoş, lâtif bir hasret olarak yerini aldı. Şimdi vefatları, ayrılıkları, hüzünleri, göçleri, gurbetleri haber veren Eylül’ü tekrar idrak ediyoruz. Sonbahara ilk adımı attık, bu günlerde. Yeryüzünün tepeden tırnağa değiştiği, bağların bozulduğu, güllerin solduğu, bülbüllerin sustuğu hazan mevsimi, duygularımıza hitap eder nedense. Eylül’de anlayışlar, algılar, idrakler değişir. Etrafımızda değişen, yaşlanan, eskiyen, ölen, giden her şey içimizdeki rehaveti, gafleti, kasveti tarumar eder, dağıtır. Bir rüyadan uyanmış gibi hissederiz, kendimizi. Her şey üzerinde fani, zail, geçici, misafir olduğu gerçeğini gösterir. Gözümüzün önünde “rikkatli, firkatli, dehşetli, hüzünlü” haller, tepeden tırnağa çehresi, rengi, şekli değişir ve bizlere çok şeyler anlatır…

En kısa tabirle, yeryüzü sayfasında zaman, mekân, insan mevsimler gibi akıp gidiyor. Esma-i Kudsiye-i İlâhiyenin mahlûkat üzerinde tecelli eden aynaları, cilveler, tecellileri, işaretleri, sanatları, mektuplarıdır.

Okuyup idrak eden ve anlayabilenler için…

Okunma Sayısı: 2155
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı