İman ve Kur’ân hizmetlerine gönül vermiş çiçeği burnunda gençleri tanırım. Onların ihlâslı ibadetleri, ahlâk ve faziletli timsali yaşantıları vardır. İlim, irfan ve Kur’ân hakikatleriyle akıl, kalp ve ruhlarını aydınlatmış mümtaz şahsiyetlerdir.
Ahirzamanın dehşetli sadmelerine ve gençlik fırtınalarına karşı İslâm’ın hidayet ve istikamet yolunu hayat düsturu edinmiş üniversiteli Nur Talebeleridir.
2014 yılında “Nur dershanesinde bir sabah namazı” başlıklı yazıda onlardan bahsetmiştim. “Fecrin aydınlığıyla sabah ezanı yankılanır semalarda. Nurlu sevinç parıltıları saçılır içimize, kalplerimiz, ‘Namaz uykudan hayırlıdır.” hitabına mazhar olunca mahlûkat uyanır. Gençler de uyanır bir bir… İbadetin, duânın, ecriyle, şükrüyle Rabbimizin huzuruna çıkmaya yönelir, her şey. Bu uyanışla hisler, duygular, lâtifeler içten içe Hakk’ı tesbih eder, manevî feyiz ikliminden yudum yudum kevser ferahlıkları tadarlar.
Sevgili Peygamberimizin (asm): “Kiminle konuştuğunuzu bilseniz, namazdan hiç ayrılmazdınız.” mübarek sözünü hatırlayıp Rabbimin huzuruna el bağlayıp dururuz. Aynı safta duran üniversiteli gençler sabah namazının feyzini ve bereketini hissettikleri sükûnetli yüzlerinden, yağmur tanecikli gözlerinden, secdede nur parlayan alınlarından ve Allah’ı zikreden dillerinden hissedilir…”
İkametimize yakın Afyon İlme Hizmet Vakfı’nda zaman, şartlar, şahsiyetler değişse de yine her sabah, gençlerin nezih fıtratlarıyla Rabbimize tekbirle yöneliriz. “İlâhî huzurdaki huşu dolu namazın sonunda Kur’ân tilâveti, duâlar ve tesbihat bir gencin davudî sesiyle dalga dalga arşa yükselir: “Sübhaneke Ya Allah, Tealeyte Ya Rahman…” nidaları adeta mahlûkatın, mevcudatın tesbihatına karışır, ruhaniler dinler, melekler sevinçle, iştiyakla şevk dolu, o kutlu nağmeleri kaydederler…”
O yazıda bahsi geçen üniversitelilerden biri de Rahmetli M. Said Demircan’dı. O mübarek ve muhterem kardeşimizle omuz omuza çok namazlar kıldık. Lâtif okuyuşuyla çok tesbihatlar ve Nur dersleri dinledik, sohbetler ettik. Kibar, nezaketli, hürmetkâr bir gönül insanıydı… “Cevval, ümit ve şevk dolu, tebessümü yüzünden eksilmeyen bir gençti. İbadette gevşeklik göstermeyen, samimî ve gayretli bir mizacı vardı. İçimden onun haline gıpta eder, ulvî dâvâlar, böyle hayalleri yüksek, idealist gençler ister, diye geçirirdim.” Onun hasleti, hasenatı, fazileti, millî ve manevî değerlere bağlılığı… Gençlere örnek hayatı anlatmakla bitmez…
Rahatsızlığı sebebiyle üniversite eğitimini Ankara’ya nakletmişti. Onunla muhaberemiz, muhabbetimiz ve irtibatımız devam ediyordu. Hastalığın seyri artarak devam etse de, onun teslimiyeti, tevekkülü sabırlı hali ve yüzündeki tebessüm hiç eksilmiyordu.
Konuşamayacak kadar hastaydı. Mesaj yazmıştı: “Allah’ın izni ile duâ ve sabretmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Allah sizlerden razı olsun. Sizleri de çok özledim. Duâlarınızı eksik etmeyin inşallah. Ellerinizden öpüyorum. Bütün abilere, kardeşlere selâmlar…” Hastalığın, ateşin, ağrıların en ağır şartlarından şikâyet etmeden sabır, tevekkül ve rıza ile karşılıyordu.
Hastanede sevilen mizacıyla hemşirelere namazı tavsiye ediyordu. Onun inancını ve sadâkatini bilen doktorlar ve hemşireler sıkıntılarının arttığı, sancıların tahammül sınırını aşınca “Said, sen inançlı insansın, dayanırsın!..” derlerdi. O zor şartlarda hastalığın hikmetini, ecrini düşünerek rıza göstermişti. Anne-babasının desteğiyle yatakta namazlarını kılmış, duâlar etmişti. Ahiret yurduna sabır, iman, ibadet, duâ, tevekkül ve teslimiyetle hazırlanmıştı. Manevî âlemlerden sırlar, işaretler, müjdeler hissettiğinde “Anne bu dünya ne kadar garip!” demiş ve tebessüm etmişti… Ölümün yüzüne gülerek bakmayı bilmişti.
31 Ekim 2019 günü girdiği yoğun bakımdan bir kuş gibi ebedî istirahatgâhına uçmuştu. Nur Talebesi anne-babası kader-i İlâhiye inanmış, evlâdın emanet olduğunu bilen sabırlı insanlar… Tevekkül ve teslimiyet içinde bir baba ve yüreği yanık şefkatli bir annenin, ablanın ve akrabaların, arkadaşlarının, sevenlerin, Nur Talebelerinin, ehl-i imanın duâlarıyla 1 Kasım 2019 günü kurak mevsimde, gökyüzündeki matemli bulutlardan hüzünle dökülen rahmet tanecikleriyle Kızılcahamam’da rahmet-i Rahmana uğurlanmıştı. İstikametli hayatıyla, sabrıyla, ibadeti, teslimiyeti, vefası ve vefatıyla bir ıslahatçı, bir ikazcı gibi dünyanın faniliğini ders vermiş, gönüllerde iz bırakmıştı. Muhammed Said kardeşimizi vefatının ikinci sene-i devriyesinde binler Fatiha, duâ ve muhabbetlerle yâd ediyoruz. Rabbimden O’na sonsuz ikram, inayet, ihsan, rahmet ve mağfiretler diliyoruz…