"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okullarda ahlâksızlık eğitimi

Naci TEPİR
14 Mart 2013, Perşembe
Yıl 1984, İstanbul’da bir ortaokulda çalışıyorum. Bir gün öğretmenler odasında birazdan gireceğim Tarih dersiyle ilgili dokümanları acele toparlamakla meşgulüm. Çünkü on dakikalık teneffüs arasında hazırlığımı tamamlamak telâşı içindeydim.

O anda odada bulunan 20–30 kadar öğretmen arkadaşların gürültüsü, koridordaki talebelerin gürültüsünden pek farklı değildi. Ders zili çalmak üzereyken, odanın öbür başında bulunan bir hoca hanım, bana dönerek gürültüyü bastıracak bir şekilde yüksek sesle “ Naci Bey, siz derslerde kız talebelerle erkek talebeleri niçin ayırıyorsunuz? “ diye sordu. Odadaki gürültü bir anda kesiliverdi! Bütün öğretmenler dikkat kesilmiş, bana bakıyor! Bu beklenmedik hadise karşısında bir an şaşırıp kaldım! Az önce yanımdaki arkadaşın konuşmasını duyamayacak kadar devam eden gürültünün bıçak gibi bir anda kesilmesine şaşmamak mümkün mü? Fakat bir komployla karşı karşıya olduğumu anlamakta gecikmedim! Gaye, bir hadise çıkarıp, aleyhimde planladıkları emellerine nail olmaktı! Çünkü, 12 Eylül cuntacılarının devlet terörü estirdiği o yıllarda bir çok meslektaşlarımız (inançlı olduğundan dolayı) eften püften bahanelerle, ya sürgün ediliyor, ya da çeşitli idarî cezalara çarptırılıyordu. Hattâ, vazifeden atılmalarına bile çalışılıyordu. Bu zihniyetle yıllarca sürdürdüğümüz mücadeleleri anlatmaya kalksak, ciltler dolusu kitap yazmak gerekir! Her neyse, sadede gelelim. Bu hadisede Allah’ın (cc) izniyle onlara fırsat vermedim. Şöyle ki, bahsi geçen Hoca Hanım o soruyu sorduktan sonra ve diğer öğretmenler de merakla vereceğim cevabı pür dikkat beklerken, aynı ses tonuyla “Hoca Hanım şu anda derse girmek üzereyim, bu konuyu sonra görüşelim” dedim ve derse girdim. Böylece komplocuların oyunu bozulmuş oldu. (Asıl okulumuz tamiratta olduğu için, geçici olarak bir ilkokulda tedrisat yapılıyordu. Haliyle sıraları da ilkokul çocuklarına göre küçücük idi. İşte bu küçük sıralarda, büyük talebeler üçer kişi oğlan–kız karışık olarak oturtulmak isteniyordu!) Söz konusu Hoca Hanım yaşlı ve hiç de öyle gürültü çıkaracak bir yapısı yoktu.  Hatta fikir olarak solcu falan da değildi! Belli ki, o ortamda bana karşı  birileri tarafından kurgulanmıştı.
Ertesi gün yine bir teneffüs saatinde sözü edilen Hoca Hanımınla koridorda karşılaştık. O gün nöbetçi olduğu için, öğretmenler odasına gitmemişti. Ben de bunu fırsat bilerek “Hoca Hanım dün sorduğunuz konuyu görüşebilir miyiz? “ dedim. “Hay hay Naci Bey, buyurun” dedi. Soru sorma sırası bana gelmişti ve başladım sormaya: “Hoca Hanım senin yetişkin oğlun, kızın veya yeğenlerin var mı?” “Evet hepsi de var” dedi. “Peki, bu okuldaki küçücük sıralarda üçer kişi olarak yetişkin oğlan–kız karışık olarak oturmalarını hoş görüyor musun?” Benim bu sorum üzerine Hoca Hanım kaşlarını çatarak “Yoo.. Asla razı olamam!” diye cevap verdi. “O halde, dün öğretmenler odasında, bütün arkadaşların içerisinde bana–sizin de hoş karşılamadığınız bu konuyla ilgili-o soruyu bana niye sordunuz? Belli ki birileri sizi boşluğa düşürüp, sizi böyle bir davranışa sevk etmiş?” Hoca Hanımın yüzü kızardı, mahcubiyet içerisinde ne diyeceğini şaşırdı ve bir boşluğa düşürüldüğünü anladı! Dedim; “Hoca Hanım, sizi bana karşı kurgulayanlara deyin ki, ‘Siz kendiniz niçin düşüncelerinizi bizzat Naci Beye mertçe sormuyorsunuz da, bana sorduruyorsunuz?’ Böyle dedikodu mesleğimize yakışır mı?” Hoca Hanım, suçluluk psikolojisi içerisinde titrek bir sesle özür diledi! Bu hadiseden sonra, o okulda bulunduğum müddetçe, bu konu bir daha gündeme gelmedi. Ben ise, dersine girdiğim sınıflarda, erkek talebelerle kız talebelerin ayrı ayrı sıralarda oturmalarını temin ettim.
Cumhuriyetin ilk yıllarında dinden, âhlaktan uzak (dinsiz, âhlaksız) eğitime, “Karma Eğitim” ile başlanmıştır! Hususuyla bizim millî ve manevî yapımıza çok ters olan böyle çarpık bir sistemin devamında maalesef ısrar edilegelinmiştir! Devlet eliyle başlayan bu faaliyet, daha sonra darbe dönemlerinde (1960, 1971, 1980, 1997) yine devlet eliyle daha da hızlandırılmıştır! Bugün gelinen noktada okulların eğitim ve öğretim durumu, âhlak ve maneviyat yönlerinden içler acısı bir vaziyette! Bu ise –şakası yok–toplumu felâkete götürmektedir! Zira, ahlâk ve maneviyattan yoksun olan bir toplum, yok olmaya mahkûmdur!.

NOT: 16 Mart 2013 Cumartesi saat 16.00’da, Fatih–Süleymaniye’deki Yeni Asya Vakfı Salonunda, Öğretim Görevlisi ve Derneğimizin üyesi Mehmet Kaplan, “Çanakkale’den Hürriyete” konulu bir konferans verecektir. Arkadaşlarımızın azamî gayret göstermelerini istirham ediyorum.      

Okunma Sayısı: 1450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı