Yakın tarihle az buçuk ilgilenen hemen herkes "Dörtlü Takrir"in ne olduğunu bilir. Ama, bu merdane çıkışın, on beş sene sonra dört devlet adamının canına mal olduğunu çoğu kimse bilmez. Yani, aralarındaki bağlantıyı bilemez.
O halde, bu iki hadiseyi net bir şekilde anlatmaya çalışalım.
«
12 Haziran 1945 tarihinde Millet Meclisi’nde yepyeni ve bambaşka bir durum yaşandı. Tek parti yönetiminin ülkeye hâkim ve hükümran olduğu o tarihte, CHP grubu içindeki dört siyasetçi, altına koydukları imzalarıyla parti yönetimine âdeta ültimatom verdiler. İşte, şimdilerde adına “yazılı önerge” de denilen bu ültimatomun ismi “Dörtlü Takrir” başlığıyla tarihin kayıtları arasındaki yerini aldı.
Önergenin altına imza koyan siyasîler şunlar: Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes, Fuat Köprülü.
Daha sonra Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alacak olan bu isimlerden Adnan Menderes 1960 darbecileri tarafından idam edilirken, yanına da 3 kurban daha eklediler: İçişleri Bakanı Namık Gedik, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan.
Tabiî, Yassıada’da işkence ile öldürülen on kişiden fazla başka devlet adamları da vardır. Ama, doğrudan canına kastedilerek katledilen Demokrat Parti’nin güzide kadrosu içinde bulunan, mezkûr şahıslar idi.
Şimdi de, 1945’deki hadiselerin gelişme seyrine bakalım.
«
“Dörtlü Takrir”in sahipleri, özetle, bütün hür dünyanın demokratik bir sisteme geçtiğini, 1876'da demokratik bir anayasayı (Kanun–u Esasî) kabul eden Türkiye'nin de bundan geri kalmamasının gerektiği vurgulayan iddialı bir çıkış yaptılar.
Türkiye, o tarihte maalesef tek parti oligarşisi ile idare ediliyordu. Hürriyet ve demokrasi taleplerine geçit verilmiyordu. Bu sebeple, söz konusu önerge hiddet ve öfkeyle karşılandı. İmza sahipleri de birer birer dışlandı ve nihayet partiden ihraç edildiler.
«
Türkiye, BM kurucu üyesi olması şartı karşılığında, çok partili sisteme geçmeye -kerhen de olsa- söz vermişti. Bu durumdan istifa eden "Dörtlü Takrir" sahipleri, 7 Ocak 1946'da Demokrat Partiyi kurdu. Aynı yıl yapılan "Ayıplı seçim”de 60 kadar milletvekili ile Meclis'te grup kuran DP, 1948'de Millet Partisi tarafından ilk bölünme hadisesine mâruz bırakıldı.
1950 seçimlerinden zaferle çıkan DP, 1954 ve 1957 seçimlerini de aynı zaferle kazandı.
Bu partiyi demokratik yoldan mağlup edemeyeceğini anlayan oligarşik zihniyet, 1960'ta kanlı bir darbe gerçekleştirdi.
Ülke idaresini ele geçiren bir darbe cuntası, önce (30 Mayıs 1960) İçişleri Bakanı Namık Gedik'i intihar süsü vererek katletti. Aynı cunta, bilindiği gibi yüzlerce DP'liyi işkenceden geçirdikten sonra, partinin üç liderini de (Menderes, Zorlu, Polatkan) idam ettirerek, bir nevî “Dörtlü Takrir”in intikamını almış oldu.
Türkiye’de "hürriyetçi demokrasi" hareketini başlatan “Dindar Demokratlar”, sonuna kadar da aynı istikamette gittiler. Zalimlere hiç boyun eğmediler. Yani, boyunlarını verdiler, lâkin hiç eğilmediler. Vakur ve müvekkil bir duruşla gittiler. Allah cümlesine rahmet eylesin.