İslâm tarihinde acılar, ciğer yakan olaylar yaşanmıştır.
En acısı da, gaddar siyasetin ve tarafgirliğin sebep olduğu; Kerbelâ hadisesidir. Hz Peygamberin (asm) torunları Hz. Hasan (ra) ile Hz. Hüseyin (ra)’ın başlarına gelen o müthiş hadiselerdir. Bu konunun hikmetiyle ilgili bir sual var:
“O mübarek zatların başına gelen o feci gaddarâne muamelenin hikmeti nedir?”(15. Mektub)
Bu suale Bediüzzaman; Asırları, dostları, muhalifleri ikna edip susturacak ikna edici bir cevap vermiştir!
1- Merhametsiz siyasetin düsturu olan, “Hükûmetin selâmeti ve asayişin devamı için eşhas feda edilir.”
2-“Milliyetin gaddarâne bir düsturu olan, “Milletin selâmeti için her şey feda edilir.”
3- Emevîlerin, Hâşimîlere karşı an’anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kàbiliyet göstermişti. (15. Mektub)
Bu tarihî üç gerekçe; gaddar siyasetin, ümmette açtığı ve kapanmayan bir yara, tahribattır!
Madalyonun öbür yüzünde, Hz. Hüseyin taraftarlarının, Emevî, Arap milliyetini esas tutup, diğer milletlere köle nazarıyla bakmaları, milli gururlarını kırmaları var.
Bu iki yanlış, asırlarca duran bu acı problemi oluşturmuştur. Kafaların karışmaması, hakikatin anlaşılması için Bediüzzaman’ın bu konudaki dikkat çekici yorumu çok önemlidir:
“Kader noktasından bakıldığı vakit, Hazret-i Hüseyin ve akrabasına o fâcia sebebiyle hâsıl olan netâic-i uhreviye ve saltanat-ı rûhâniye ve terakkiyât-ı maneviye, o kadar kıymetdârdır ki, o fâcia ile çektikleri zahmet, gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehîd edilse; öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehîd olduktan sonra ona sorulabilse; “Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım.” diyecektir.” (age) Harika, hakperest bir yorum!
Mukaddes değerlerin siyasete alet edilmesi, ümmetin içerisine siyasi iftirakların sokulması, esasta iki yolla olmuştur: Batıdan ırkçılık, Ortadoğu’dan ve Afrika’dan “Siyasal İslâm” cereyanı! Bu da tefrikayı, tarafgirliğj, menfaati ve ötekileştirmeyi getirmiştir.
Akıl ve insaf sahibi şuurlu kimselere düşen, tarihin bu kader boyutundan ders alıp; günümüzdeki menfi tesirlerine karşı, müspet hareketle manevi hizmetlere devam, teslim ve tevekküldür.
Bünye içinde veya dışında oluşturulan menfîliklere karşı; çok boyutlu bakış açısıyla, ümitsizliğe kapılmamak! Daima “hakperestliği” esas alıp, yara saracak hizmetlere sarılmak!
Yanlışlıklardan; dine mesafeli insanlarda meydana gelen ürkmeye, soğumaya; kafalarda, İslâm’a karşı oluşan karmaşaya, tahribata, soru işaretlerine çözüm üretmek!
Doğruyu, hakikati, adaleti, siyasete, menfaate ve tarafgirliğe feda etmemek, akıl ve tahkikî iman sahiplerinin yoludur. Bahanelere sığınmadan; asıl hedef olan adil çizgiyi, “hakperestliği” tercih bir zirvedir.
Her türlü tarafgirliğe, peşin hükme, algı operasyonlarına karşı teyakkuz. Hakka taraftar olanların hatalarına da müsamaha etmeden faziletli tespit ve düzeltme!
Rabbim, başta nefislerimiz olmak üzere, tüm Müslümanlara istikametli bir hayat yaşamayı nasip etsin. Âmin.