"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhlastaki kuvvet sırrı üzerine

Nejat EREN
14 Ocak 2020, Salı
Risale-i Nur Külliyatında her on beş günde bir okunmasında ısrar edilen tek kitap İhlâs Risalesidir. Bu ısrarın İslâmî yaşantıda muhakkak ki çok önemi ve sırrı vardır. Bütün zorluklara rağmen sahabe mesleği olan bu mukaddes davayı ayakta tutan ihlâstaki sırdır. Bir asra yaklaşan bu kırıksız çizginin ayakta kalmasının sırrı “ihlâsın” bir şekilde yaşatılmasıdır.

“Amelinizde Rıza-yı İlâhî olmalı. Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz” tespitinin, kalp, gönül, akıl ve his dünyasındaki kalıcı tesirlerini bilmek lâzım. Dava dünyevîleşmeden devam ediyor. Hakperestlik, sadakat, metanet, samimiyet, dürüstlük ve fıtratın gereği olan ihlâsın muhafazasında sabitlenmiştir. Menfî ihtimalleri büyük ölçüde sıfırlayan bu azami hassasiyet, hizmetin kesintisiz “ihlas sırrı” ile devam etmektedir.

Rabbime sonsuz şükürler olsun ki İhlas Risalesini on iki seneden beri her on beş günde bir defa hiç aksatmadan okumayı sürdürüyorum. Her okuyuşumda da; Muhakâmat’ta geçen;  “Cehl-i mürekkebin hemşiresi ve nazar-ı sathînin annesi olan, ülfetten” uzak bir halet-i ruhiyede okumaya çalışıyorum. Onun için her okuyuşumda yeni bir hal ve değişik nurlarla karşılaşıyorum. Bunu da Rabbimin bir ikramı olarak görüyorum.

Son okuyuşumda, “üçüncü düstur” iç dünyamda ayrı bir kapı açtı sanki! “Bütün kuvveti ihlasta bilme” hatırlatmasından bu defa çok farklı etkilendim. “Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar” hakikati, tevhid ve fıtratı konuşturan Risale-i Nur bende yepyeni bir anlayış ufuk açtı.

Devamındaki; “Bu hizmette bir parça İhlas’ın bu davayı ispat ettiği ve kendi kendine delil olduğu” tespit ve itirafı, nefsini devamlı muhasebe eden asrın Bediîsinin şu ibret dolu itirafına hayran kaldım. “Yirmi seneden fazla kendi memleketi ve İstanbul’da ettiği hizmete mukabil burada yedi sekiz senede yüz derece fazla edilmesi” tespiti bu defa kafamda kuvvet ve üstünlük varsayımıyla, “ihlâs”ın bunlara galebe sırrını daha net olarak açığa çıkardı.

Felsefenin akıl ve beyinlerimize enjekte ettiği, kuvvet ve sayı çokluğunun, Risale-i Nur gözlüğüyle ne kadar yanlış ve geçersiz olduğunu biraz daha yakından idrak etmeye başladım. Kalite ve sadakatin, samimiyet ve ihlâsın farkının tarihe not düşürmesine hayran kaldım.

O zamanın malum idare ve iradesinin ve zamanın ağır şartlarının bütün menfîliklerine karşı tek tesirli gerçeğin, “ihlas” olması. Ümitsizlik tahribatını biraz daha yakından anladım.

Yirmi sene yerine, yedi sekiz sene, yüz ve binlere karşı, yedi sekiz kişi! İlim, şan, şöhret, makam, asalet yerine, köylü ve rençberlerin gayret ve duruşları olan “ihlâs!”

“Samimî ihlâsla, şan ve şeref perdesi altında nefsi okşayan riyâdan kurtarılma”, “İnşallah tam ihlâsa muvaffak olursunuz, beni de tam ihlâsa sokarsınız!” itirafı!

Mütevazılık, hakperestlik, Yaradana sığınma, hak edenlere hakkını verme, makamsızları bu davada “sabitkadem” konumuna yüceltme! Hakkı teslim, Hakk’a itaat!

Bu davayı bugünlere kadar tesirini genişleterek devam ettiren en büyük sırrın sadece “ihlâs” olduğu hakikatini tam olarak kavramayı Rabbim hepimize nasip etsin. Hizmete bu sırrı zedelemeden, kırmadan, kaybetmeden, muhafaza ederek devam etmeyi müyesser kılsın. Amin.

Bediüzzaman’ın tesis ettiği bu mukaddes davanın, peygamber varisliğinde tutan “ihlâs” sırrını takip ederek hayatı sürdürmek çok önemli.

“Velilere üstünlük sağlama” hakikati de burada yatıyor. Taşıyla, toprağıyla mübarek Isparta’da başlayıp bu gün dünyaya yayılan bu davanın sırrı burada yatıyor! Mübarekler heyetinin tekniğe meydan okuduğu korkusuz ve gözü pek iradenin sırrıdır ihlâs!

Bu davayla hem hal olup devam etme sevdasında olanlara düşen; İhlâsı kaybetmek şöyle dursun “zedelemeden” bile imtina etmektir. Bu muazzam sırrı kazanıp devam ettirmektir. “İhlâs” makamının tam idrakiyle yaşamak, yaşatmak. Bu ciddiyetle hayatı ve hizmeti sürdürme tefekkürüne erişmek.

İhlâslı, samimi hizmet ve istikametin kırılmadan, zedelenmeden devam ettirilmesi ümit ve temennisiyle...

Okunma Sayısı: 1720
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan ÇALIŞAN

    14.1.2020 14:48:09

    Felsefenin akıl ve beyinlerimize enjekte ettiği, kuvvet ve sayı çokluğunun, Risale-i Nur gözlüğüyle ne kadar yanlış ve geçersiz olduğunu biraz daha yakından idrak etmeye başladım.Diyorsunuz.Evet kafirlerin çokluğu bir değer ifade etmez ve asla küfürde bir hakikat olduğu manasına gelmez.Çünkü bir şeyin kıymeti nicelikte değil niteliktedir.Küfrün bir kıymeti yoktur.Bu sebepten dolayı kafirlerin sayıca çokluğu,mü'minlerde şüphe ve ümitsizlik gibi duygu ve tavırlara yol açmamalıdır.

  • Abdullah Tunç

    14.1.2020 07:48:12

    Maalesef ihlasın hayata yansımasını pek göremiyoruz.Genelde teoride ka lıyor. Sayı çokluğunda aranıyor.Bıra kın ihlası zedelemeyi,uhuvvet ve kar deşlerin hukukunu çiğniyerek ihlası yok etme gayretleri var.Deve kuşu gibi yapmayalım. Hayal dünyasında yaşamayalım. Cemaat içinde bunları görün. Öyle yanlışlar yapılıyor,öyle gönüller kırılıyor ki mesleğimizle ya kından uzaktan alakası olmayan tavırlar,mumeleler sergileniyor ki hayret etmemek mümkün değildir. Mideleri bulandırmamak için detaya girmiyorum. Onun için hayal ile haki katı birbirine karıştırmayalım.Hayali, toz pembe manzaralar çizmeyelim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı