Bizim Temel hacca gitmiş. Kâbe’yi Tavaf, Safâ ile Merve arasında Sa’y, Arafat’ta Vakfe derken, sıra Mina’da Şeytan Taşlama’ya gelmiş. Küçük, Orta, Büyük Şeytan derken, Şeytan, bizim Temel’e gözükmüş, “Ula Temel, sende mi!? Haftanın altı günü gâvurluk yapayisun, yedinci günde hacca geldun, şimdi de beni mi taşlayisun!?...” demiş.
Temel, ihrâmina iyice bürünüp, kendini gizleyerek, gâyet kısık ve de mahcup bir sesle: “Hesesine, ‘vurmacasına’ atmayirum Ya Şeytân…” demiş.
Türkiye’nin İsrail politikasını düşününce, zihnime birden bu fıkra tulû etti.
Madalyonun “ön yüzünü” temsil eden, İsrail’in Gazze saldırısı sebebiyle yapılan bazı üst düzey açıklamalarımız şu şekilde.
28 Ekim tarihli Büyük Filistin Mitingi’nde, cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından İsrail’e hitaben, “Sen bir işgalcisin, örgütsün. Türk milleti bunu biliyor. İsrail topraklarında sivillere yönelik saldırıları biz de doğru bulmuyoruz. Savaşın bir ahlâkı ve hukûku var. Sivilleri hedef almak bu ahlâka sığmaz. Bunun bedelini, eninde sonunda ağır ödeyeceksiniz…” denildi.
4 Kasım 2023’teki konuşmasında, “Tüm bu yaşananlar bittiğinde bizler Gazze’nin 1967 sınırlarında, coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası olarak huzurlu bir bölge olmasını isteriz. Biz bölgeye huzuru ve barışı getirecek formülleri destekleriz. Filistinlilerin yaşamlarını daha da karartacak, onları tarih sahnesinden aşama aşama silecek plânların ise destekçisi olmayız…” dedikten sonra, “Netanyahu hiçbir şekilde bizim için muhatap alınabilir biri değil artık. Onu sildik attık… “ dedi.
12 Kasım tarihli açıklamasında ise, yine İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yüklenerek, “Şu an, senin iyi günlerin… Netanyahu; şunu iyi bil; gidicisin gidici… Alma mazlûmun âhını; çıkar âheste âheste…” dedi.
Madalyonun “arka yüzü”nü temsil eden “asıl görüntümüz” ise şu şekilde.
Serbest gazeteci Metin Cihan, “İsrail’in saldırıları başladığından beri (7 Ekim) Türk limanlarından kalkan 253 gemi İsrail’e ulaştı. Her gün ortalama 7 gemi hareket ediyor. Ham petrol ve akaryakıt taşıyan tankerler, demir çelik, çimento, gıda ve diğer ürünler ‘aralıksız’ bir şekilde İsrail’e ulaşıyor…” bilgisini vererek, sevkiyatın “kesintisiz” devam ettiğine dikkatimizi çektikten sonra, “Türkiye’nin İsrail’e ihracatı ise 6 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamın içinde en büyük kalemi ise ‘çelik ihracatı’ oluşturuyor. Boru ve petrol hattı gibi enerji alanlarında işbirlikleri de var… Türkiye İhracatçılar Meclisi-TİM raporuna göre, Türkiye, İsrail’e mal satışında Çin ve ABD’den sonra gelen Almanya ile beraber aynı seviyede ihracatta bulunuyor. Yani İsrail’in ihtiyaçlarını karşılamasında dünyada 3’üncü ülkeyiz…” şeklinde yazısını tamamlıyor.
Karar Gazetesi yazarı İbrahim Kahveci ise, “Biz ne yapıyoruz?! Coca-Cola boykotu. Ya da Burger King boykotu… Bunlar, ‘isim hakkı’ ile çalışan Türk şirketleri. Ama TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bile İsrail’e tepkiyi bu ürünleri menüden çıkartarak başaracağını sanıyor… Ama İsrail’e, özellikle ‘bomba yapımında kullanılacak’ stratejik ürün satışlarında bir kısıtlama duydunuz mu? Orada ‘yaptırım olarak’ güç ifade edecek herhangi bir ürün satışına ‘kısıtlama’ geldi mi?...” diye soruyor.
Devlet olarak, galiba biz Temel’in fıkrasındaki gibiyiz; öyle hesesine, “vurmacasına” atmayiruk…