Pek ma’lûmatımız yok, ama kamu idaresinde modernleşme olgusunun özel sektörde kuruluşların organizasyon yapısına kattığı yeniliklerden birisi de devletteki “ombudsmanlık” (kamu denetçiliği) benzeri “müşteri, okur...temsilciliği” üniteleri olsa gerek—belki de tersi doğrudur!
Meselâ medya sahasında böyle bir birime “okur temsilciliği” deniyor.
Eskiden—belki de yakın zamana kadar—“basın ve halkla ilişkiler” servislerinin deruhte ettiği vazifenin biraz daha güncellenmiş/çağdaş bir versiyonu olan “okur temsilciliği”nde, halktan veya resmî-sivil oluşumlardan gelen “temenni, tavsiye, teklif, şikâyet ve—hattâ—tekzip”ler ilgili birime iletilip, alınan bilgiler “arayı bulmak” adına yeniden karşı tarafa aktarılmakta.
Her hâlde“okur temsilcisi,” halk (insanlar) veya resmî-sivil oluşumlar ile işletme arasında bir çeşit “aracı” olup, bir yandan halk vs. adına ilgili birimleri bir nevi sorgulayan, fakat öte yandan işletme nâmına halka vs’ye hesap ver(ebil)en genişlikte bir salâhiyete sahip profesyonel bir “denetmen” (kontrolör) mevkiinde.
ARZ-TALEP MES’ELESİ!
Bildiğimiz kadarıyla, gazetemiz “Yeni Asya” veya bağlı olduğu medya grubunda (“Yeni Asya Medya Grubu”) yukarıda çerçevesini ta’rif etmeye çalıştığımız ölçekte bir ünite (“okur temsilciliği”) yok—var olsa bile biz şahsen “henüz” duymuş değiliz!
Tabiî ki bu, her iki taraf için de bir “arz-talep” mes’elesi.
Okuyuculardan bu yönde bir talep olur ve genel idare de buna uygun bir alt yapı oluşturursa böyle bir hizmet pekâlâ arz edilebilir!
Bakış açılarına göre böyle bir hizmet için “olsa iyi olur” veya“olmasa da olur”kabîlinden tepkiler gelmesi muhtemeldir. İkinci görüştekiler için her “Yeni Asya” okuyucusu bir nevi “okur temsilcisi” olup, “temenni, tavsiye, teklif ve şikâyet”lerini gizli-açık iletebildiği gibi neşriyatımız aleyhindeki iddia ve tenkitleri de göğüsleyip cevaplandırıyordur.
İkinci görüş—bize göre de—doğru; fakat biz şahsen ilk bakış açısından yanayız!
Sebebine gelince...
Eskiden şimdiye göre “iptidaî”usûllerle götürülen bu hizmet artık ehil kadrolar vasıtasıyla profesyonelce yapılabiliyor ve bu “tarz” giderek yaygınlaşıyorsa benimsenebilir— “zamanın ruhu” meseli! Zira “terakkî ve tekâmül,” fıtratın icabı; “yükselme ve gelişim”e ayak uyduramayanlar yerinde sayıyor (patinaj)...
İLLÂ “OKUR TEMSİLCİSİ”
Ma’lûmdur ki bu satırların yazarı, “yazı sahası” itibarıyla neşriyatımızı mevzu edinen yazılar kaleme almakta. Yazılarımızda “gazete, dergiler, kitap” vs. yayınlarda tesbit edebildiğimiz artı veya eksileri de (noksan ve/ya yanlışlar) dile getirmekteyiz.
Tesbitlerimize umumiyetle—genel idare veya ünitelerden değil de—okuyuculardan tepkiler geliyor!
Elhamdülillah tepkilerin ekseriyeti müsbet; dolayısıyla biçim açımızdan “şevk” unsuru mahiyetindeler. Ve evet, okuyucularımız “neşriyatımız lehine” ânında gösterdiği hassasiyet bakımından müessesemizin önünde...
(Altı yıllık “yazarlık” hayatımızda elhamdülillah çok az “menfî” tepki aldık, bunlardan biriniyse hiç unutmadık: “Tenkitlerimizi niçin ‘kapalı devre’ dile getirmediğimiz”e dair bir serzenişti bu. Fakir ise “yüzlerce yazısında Yeni Asya Medya Grubunu ve/ya yazar/şair ve çizerlerini üzecek denli bayağı tenkitler yapmadığını, ancak ‘müsbet/yapıcı, dengeli/mu’tedil tenkit’ hakkını da kullanmaktan imtina etmediğini” dile getirmek zorunda kalmıştı!)
Son sözümüz: “Okur temsilciliği” medya grubumuz için de bir gereklilik olmuştur...