Elli beş senedir, şu Nur mesleğinde hep;” muhabbet fedâisi ve müfritane irtibat sevdalısı” olduk, olmaya çalıştık elhamdülillah. Ve hep de “ayak olmayı baş olmaya” tercih edenlerden olduk.
Üç günlük seyisliği olup da başa geçme sevdalıları gibi bir derdimiz olmadı. Mümkün oldukça, “İhlâs ve Uhuvvet Risaleleri” prensipleriyle hareket etmeye çalıştık. Bazıları, bizim bu mütevazı hâllerimizi yanlış anlasa da mühim değil. Yanlış anlaşılmasın, bunları, bir fahr için yazmadım. Bunlar, bir vaziyet tespitiydi. Ve bu gibi “enâniyet” hâllerinden çok şikâyetçi olup, bana, bununla alâkalı “müstakil bir makale yazmamı” isteyen arkadaşlarıma da biraz tercüman olmaya çalıştım.
Yarım küsur asırdır, cemaati, bütün faaliyetlere iştirak etmeye gayret ettik. İlk faaliyet olarak da 1973 senesindeki “Urfa Bediüzzaman Mevlidi”ne Ankara’dan gitmiştik. Ondan sonra devam eden; mevlidler, konferanslar, seminerler, açık oturumlar vb. birçok faaliyete iştirak ettik. Birkaç senedir de yurt dışına kadar taşıp, kendi imkânlarımızla, Almanya’daki, Nur talebelerinin faaliyetlerinde bulunduk. Arkadaşlar-ımızla kucaklaştık, hasret giderdik, şevk verdik, şevk aldık.
Bunlara, son zamanlarda ilâve edilen, her ne kadar ismine, ecnebi bir kelime olan “piknik” dense de bizim lisanımızda ve üstadın kullandığı şekliyle “mesire, kır” buluşmalarında bir araya geldik. Gerçi, talebelik zamanımızda, Ankara’da, bazen bu gibi faaliyetler oluyordu. Ama ismi hem “piknik” değildi, hem de bu kadar çok revaçta değildi.
Bu senenin ilk faaliyeti olarak, Yeni Asya Gazetemizin neşriyat hayatına başlayışının 55. sene-i devriyesinin İzmit’teki programına iştirak ettik. Ondan sonra Ermenek “Zübeyir Gündüzalp mevlidi”, bunu takiben de, “Bursa Ulucamii Bediüzzaman Mevlidi ”ni idrak ettik.
Ve bu sene, şimdiye kadar olmadık bir şekilde, Türkiye çapında yapılan, birçok mesire, kır buluşmalarına gittik. Bunların da ilkini, İzmir Yeni Asya’nın “Ödemiş” mesiresi teşkil etti. Daha sonra takriben, dört hafta kadar bir Ankara seyahatimiz oldu. Oradayken, bizim “Bursa-Uludağ” mesiresine gidip, geldik. Yine Ankara’dan; Çorum “Kargı” ve Bolu “Yeniçağa” mesirelerine de iştirak ettik.
İzmitli kardeşlerimizin “Seka Kampı” faaliyetleri için, Bursa’dan arkadaşlarımızla bir program yaptık. Fakat o güne gelince, sağanak yağmur ihtimali, biraz bizi tereddüte düşürdüyse de arkadaşlarımıza “Tevekkeltu alellah!” dedik. Hatta daha önce İstanbul’dan konuştuğumuz bir arkadaşımız da yağmur ihtimaline karşı, gelmekten vaz geçti. Bursa’dan hareket edip yola çıktığımızda, İzmit’in hizmet erlerinden Nurullah Özer kardeşimizi arayıp, vaziyeti sorduk: “Osman abi, bir açıyor, bir kapatıyor, Allah büyüktür” dedi. Ben de ona, biraz da latifeli bir şekilde; “Kardeşim, bulutlara bizden selâm söyleyin, deyin ki ‘Bu gelenler, Cenab-ı Hakkın misafirleridir. Bizim faaliyetimize müsaade edin, ondan sonra ne yaparsanız yapın!’” hep beraber gülüştük.
Ve mesire alanına gittik. Şükür, hava yağmurlu değildi. Kardeşlerimizle yine muhabbetî hâlleri idrak ettikten sonra, ikindiye yakın oradan ayrılmaya başladık. Biz yola koyulur koyulmaz, Aman Allah’ım! Acâib bir yağmur… arkadaşları-mızla beraber, bu vaziyete, ikram-ı İlâhîye şükrettik. Bir faaliyetimizde daha bulunarak, evlerimize döndük elhamdülillah!..