Geçenlerde bir hanım kızımız, internetten bir sitenin, allayıp pullayarak reklâm ettiği bir güneş gözlüğü siparişi vermiş.
Kargo gelince bir açıp bakmış ki, adî, naylondan bir çocuk gözlüğü. Kızımız deli olmuş. Aldatılmak, enâyi yerine konulmak kötü bir şey. Kaptırdığı paranın değil, hırsızlığın peşine düşmüş. Dolandırıcı hırsızların verdikleri telefonları aramış, cevab veren yok ve anında engellemişler. Muhatab bulamamış yani. Tabiî, böyle vaziyetlerde insanlar ne yapar? Resmî makamlara müracaat eder değil mi? O da, gidip karakola müracaat etmiş. Vatandaşın derdini dinleyip, yardımcı olması îcab eden polis bakın, şikâyeti dinledikten sonra ne demiş: “Bizim hanım da, instagramdan dolandırıldı. Bir daha oradan almayın.” Şaşırmış tabiî genç kız. “Bir şey yapmayacak mısınız? Numara var, hesap var elimde ve hâlâ açık” demiş. “Bir şeye ulaşamıyosun ki, çok istiyorsanız, baş savcılığa dilekçe verin” diye, vazifesini çok güzel yapmış. Elbette, kötü bir misâl, bütün polis teşkilâtımızı töhmet altında bırakmaz, ama böyle birinin de polis teşkilâtını temsil etmesi üzücü...
Esasında, bu verdiğimiz bir misâl. Bunun gibi kaç kişi, bu utanmaz dolandırıcıların, hırsızların kurbanı olmaktadır. Devlet, bunlara köklü bir tedbir bulmalıdır. Nasıl, internet üzerinden yapılan hakaret mesajlarının sahibi bulunuyorsa, bunlar da bulunabilir herhâlde. Ve gerekli cezayı da verirlerse başka dolandırıcıların cesareti kırılır.
Hırsızlık, dolandırıcılık, bütün insanlık âleminin en büyük derdidir. Ve bütün dünya bundan yılmış, ama pek bir çare de bulamamıştır. Çarenin en güzelini İslâmiyet göstermiş ve tatbik etmiş. Hakkıyla, adaletle yapılan bu muameleden dolayı, hırsızlık, neredeyse “yok” denilecek kadar azalmış.
Bundan, yaklaşık on sene kadar evvel, bir yazı yazmıştık.. Yazı uzamasın diye, linki veriyorum. “https://www.yeniasya.com.tr/osman-zengin/cin-de-hirsizlik-olmazmis_202576” orada da ifade ettik. Geçenlerde, yaşlı bir zat, emekli maaşını çekmiş, işte borçlarını v.s. ödemeye giderken, hırsızlar parayı çalıp kaçmış. Adamcağız çaresiz, ağlıyor. İçim “cızzz” etti. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz bu mahlûkların hem dünyada, hem kabirde, hem de âhirette cezaları çok şiddetli olacaktır. İslâmın had cezası tatbik edilse, bakın bakalım, kimse hırsızlığa cesaret edebilecek mi?
Birkaç sene evvel bir polis müdürü anlatmıştı. “Yahu, bu hırsızları, Allah insanlardan uzak etsin. Şeytanın aklına gelmeyen usûlleri var. Hırsızlık masasından arkadaşlar anlattı. Hırsızın biri, gündüz vakti bir eve girip, kıymetli eşyaları çalmış. Evin hanımı da çalışıyormuş. Akşam, karı-koca, beraber işten gelince, kapıyı kadın açmış. Karşısında birden hırsızı görünce, şok olup bir çığlık atmış. Kocası da şaşırmış tabiî. Ama onlar bu şaşkınlığı yaşarken, hırsız birden kadına hitaben “Ne bağırıyorsun yaaa? Hani yalnız buluşacaktık, niye kocanı getirdin?” deyince, ortalık elektriklenmiş, adam kadına dönmüş “Ne diyor bu yaaa? Sen ne haltlar çeviriyorsun kadın?” diye çıkışırken, hırsız hemen sıvışıp kaybolmuş.
İşte, bunları Allah uzak etsin. Yalnız burada bir şey var. İki üç sene önce, seyahatteydik, döndüğümüzde baktık, bizim eve de hırsız girmiş. Daha sonra, metroda yanıma oturan bir polise, hadiseyi anlatınca, söylediği söz kulağımdan gitmiyor. “FETOculara yer açmak için, hapishanelerden, suçları sabit, otuz bin kişi dışarı çıktı. Onların içinde çok hırsız vardı. Artık böyle hadiseler çok olur” dedi. Gerçekten de garip bir durum, suçları sabit olanları dışarı çıkarıp, daha suçu sabit olmayanları (mahkemesi devam eden) içeride tutmak da enteresan.