Yeni bir hatıra. “Namaz’daki Hırsızları” yakaladım.
Aslında, çocuklarıma bir öğreti prensibinden oluştu bu yazı. Bir yıldır bu cümleyi her namaz öncesi tekrarlıyordum, çocuklarıma! (Kendime de düstur edinmeye çalışıyorum.) Çünkü ben 4 rekât kılmadan onlar, tam vakti kılmış oluyorlar.
Hırsızlık yapma! Namaz’dan çalma!
Yazmaya başlamadan az önce; köyde, çam ağacının altında, ‘Hizmet Rehberi’nden bir bölümü sesli okuyordum, oğlum salıncakta sallanırken beni dinliyordu. “Farzlarını yapan, kebîreleri işlemeyen kurtulur.” (Kastamonu Lâhikası)
Küçük bir açıklama yaptım. Bir tanesi “Hırsızlık” idi. Meselâ dedim, size her namazda, “Hırsız olma”, “Namaz’dan çalma!” diyorum ya; işte bu büyük günahı en başta namaz kılarken yapma, dedim.
Buna ilâveten dün radyoda bir hadis dinledim, çok etkilendim, bir kendime baktım, bir Hz. Ebu Bekir’e (ra) baktım.
“Hz. Ebû Bekir’in (ra) namazda huşû eksikliği yaşadığını ve bunu gidermek için ne yapması gerektiğini Efendimize (asm) sorması üzerine; Rasûlüllah (asm) şöyle buyurur:
“Ey Ebû Bekir! Her namazını son namazın gibi kıl!”
Başka bir Hadis-i Şerifte ise “Namazlarınızı, dünyaya veda eden kişinin kıldığı gibi kılınız. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor!” der. (Albânî, Câmi’, 3776).
Ve şimdi öğle ezan-ı Şerif-i okunmaya başladı.
Risale-i Nur’da, benim bu kadar anlatmak istediğimi tek cümlede halletmiştir.
“Ve bilhassa, namazı tadil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.” (26. Söz)
Allah’ım, bizleri her namazını tadil-i erkân ile son namazını kılar gibi kılanlardan ihsan eylesin, amin.