"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oruç, yer yüzünün bir “sofra-i nimet” olduğunu hatırlatıyor!

Prof. Dr. İlyas Üzüm
14 Mart 2024, Perşembe
RAMAZAN RİSALESİNDEN GÜNLÜK MESAJLAR

Said Nursi, Ramazan Risalesinin Birinci Nüktesinde orucun Allah’ın “rubûbiyet”ine bakan yönüyle ilgili hikmetini açıklarken şöyle diyor: “Cenab-ı Hak zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde halk ettiği ve bütün enva-ı nimetini o sofrada “min haysü lâ yahtesib” bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle kemâl-i rubûbiyetini ve rahmaniyet ve rahimiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazen unutuyor…”1 

Bu kısa paragrafın verdiği anlamla baktığımızda, gerçekten dünyamızın “aş pişmiş, kaşığı üstüne konmuş” bir masa, bir sofra gibi donatılmış olduğunu ve donatılmakta olduğunu görüyoruz. Büyükçe, kahverengi bir yemek masasını andıran kuru topraktan her türlü sebze ve meyveyi alıyoruz. Şuursuz odun parçaları olan ağaçlar ayrı renkte, ayrı besleyici özellikte, ayrı tat ve lezzette meyve dolu tabaklar sunuyor önümüze. -Müellifin başka yerde kullandığı bir tabiriyle- zehirli bir böcek olan arılar dünyanın en şifalı gıdasını soframıza taşımak için olağan üstü çaba harcıyor. Hiçbir bilinci olmayan tavuklar masamıza yumurta yığıyor. Koyunlar, keçiler, inekler sütleriyle ve etleriyle dolabımızı, soframızı dolduruyor… Büyüklüğü ve çeşitliliği ne olursa olsun her akşam aile efradımızla yemek yediğimiz soframızı hayalimizde büyüttüğümüzde “yer yüzü sofrası”, yer yüzünü hayalimizde küçülttüğümüzde yemek soframız oluyor adeta. Böyle bir tasavvur karşısında kaçınılmaz olarak şu soruları sormamız gerekiyor: Yer küremizi böyle sayısız, çeşit çeşit lezzetlerle donatan kimdir, kuru toprağı bereket kaynağı kılan kimdir, canlı cansız mahlukatı rızkımıza koşturan kimdir?

Göze şirin gelmek üzere çiçeklerle, koku alma duygumuza okşamak üzere güzel kokularla, damağı tatmin etmek üzere leziz yiyeceklerle donatılmış bir masanın arkasında misafir sahibinin elbette aşikar bir ilgisi, ciddi bir iltifatı, samimi bir sevgisi vardır. Öyleyse -metindeki ifadeyle- sayısız nimetlerle dizilen yer yüzü sofrasının da arkasında Yaratıcının “kemâl-i rubûbiyeti”, zahir bir “rahmaniyeti” ve aleni bir “rahimiyeti” vardır ve açıkça görülmektedir. Peki bu merhameti, bu “ağırlamayı”, bu ihsanı her zaman görebiliyor muyuz? İtiraf etmek gerekir ki, çoğu kere görmüyoruz, göremiyoruz. Neden? Çünkü ya gaflete maruz kalıyor, unutuyor, oralı olmuyoruz ya sebeplere takılıyor, dağılıyoruz. Bu dünya bir imtihan dünyası, sebepler dünyası. İzzet ve azamet bunu gerektiriyor. Görünüşte portakalı ağaçtan, balı arıdan, sütü koyundan alıyoruz. Eğer sağlıklı muhakeme yapıp şuursuz sebeplerin bize bu nimetleri veremeyeceğini, bunların birer “sebep”, birer “vasıta”dan ibaret olduğunu, bunların arkasında bu sebepler eliyle Allah’ın rahmeti ve ihsanı olduğunu düşünmezsek insaniyetimizle çelişmiş oluyoruz. Aynı zamanda “ev sahibinin ikramına” karşı saygısızlıkta bulunmuş oluyoruz. Oysa mümine yakışan Onun nimetlerine karşı “zikir, fikir ve şükür” ile mukabele etmektir. 

İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç bize, -bir yönüyle- hem yer yüzünün ilahî bir sofra olduğunu, hem de “sofra sahibine” karşı şükretmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Hatırlayanlara ve şükredenlere selam olsun!

Dipnot:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 395.

Okunma Sayısı: 1502
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı