"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu kâinat, sultansız olmaz

Ramazan Çalışan
14 Kasım 2021, Pazar
Müflis felsefe diyor ki, ‘Gözümle görmediğime inanmam, aklımın almadığını inkâr ederim!’ Oysa görünen âlemler, gürünmeyen âlemlerin yüzde biri bile değil.

Meselâ, gözü görüyor, görme olayını görmüyoruz. Kulağı görüyor, duyma olayını görmüyoruz. Burnumuzu görüyor, koklama olayını görmüyoruz. Dünyayı görüyor, yer çekimini görmüyoruz. Güneşi ve gezegenleri görüyor, cazibe olayını görmüyoruz. Şimdi bütün bunları maddî gözle göremiyoruz diye inkâr mı edeceğiz? 

Demek ki, bir şeyin varlığını kabul etmek, sadece maddî gözle görmekle olmuyor.

Sesler âlemine görme aleti kulak, âalemine görme aleti burun, tatlar âlemine görme cihazı kulak olduğu gibi, farklı âlemleri görmenin cihazlarda farklı farklı oluyor. 

Allah’ı görmek de, kafamızdaki maddî gözle değil, kalp gözüyle oluyor. 

Bediüzzaman Hazretleri “Basar sanatı görür de, basiret sanatkârı görmezse çok garip ve çirkin olur.” derken, bu hakikate işaret etmiş oluyor.

Zaten Cenab-ı Allah, “Zâtı ile meçhul, sıfatları ile malûmdur.” Nasıl ki güneş, ısı, ışık ve diğer renkleri ile eşyada tecellisi ile görünür, her eşya kabiliyeti nisbetinde güneşe aynadarlık yapar, gösterir. Aynen öyle de, Cenâb-ı Allah’ da, eşyayı yaratmada Hâlık, hayat vermede Muhyi, rızık vermede Rezzak, şifâ vermede Şafi, şekil vermede Musavvir ve bunun gibi binbir isim, sıfat ve şuunatıyla bize kendini bildirip tanıttırır. 

Materyalizm, tabiatperestlik ve esbapperestlik gibi, bütün dalâlet fırkalarını susturmaya Üstadın şu sözü bile tek başına yeter:

 “Mâdem eşya var ve sanatlıdır; elbette bir ustaları var.” Demek ki, sanat varsa sanatkârı da var.

Yine, Yirmi Dokuzuncu Sözde geçen şöyle bir hüküm var ki, “Adem-i rü’yet, adem-i vücuda delâlet etmez. Görünmemek, olmamağa hüccet olamaz.” 

Yani, birine ‘Falan kişiyi gördün mü? diye sorsak, o da ‘Gördüm!’ derse, bu bir hükümdür ve görmesi o kişinin varlığına bir delildir. ‘Görmedim!’ derse bu bir hüküm olmadığı gibi, onun yokluğuna da delil değildir. Demek ki, görmek varlığa delil olduğu halde, görmemek yokluğa delil değildir.

Müflis felsefenin diğer bir iddiası ise, aklım almıyor deyip inkâra gitmesi. Aklın almıyorsa, “Fikrin sönük ise Kur’ân’ın güneşi altına gir. İmanın nuriyle bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine, her bir âyet-i Kur’ân, birer yıldız misüllü sana ışık verir.”

Dünyamızın ve diğer bütün yıldızların birbirine çarpmadan milyarlarca sene boşlukta durmasını/dönmesini, yine dünyamızın kendi etrafında saatte 1670 kilometre, Güneş’in etrafında ise saate 108 bin kilometre hızla hareket etmesini, “Güneşin yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gazyağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki sönmesin...” gibi saymakla bitiremeyeceğimiz, bunun gibi sayısız fiillerini aklımız alıyor mu? Almayacak ki Allahuekber diyelim.

Demek ki o sonsuz ilim, irade ve kudret sahibinin zâtı gibi fiilleri de bize benzemiyor. O göz yapıyor, biz gözlük yapıyoruz. O ayak yapıyor, biz ayakkabı yapıyoruz. Onun herbir mahlûkatı  sanatlı ve mu’cize. Mu’cize ise: İnsanı âciz bırakan demektir. Öyleyse bütün bunları aklımızın almaması normal. Çünkü, “İdraki meâli bu akla gerekmez, zira bu terazi bu sikleti çekmez.” Bedenimizin maddî yükleri çekmede bir sınırı olduğu gibi, aklımızın da bazı olayları tartmasında bir sınırı var. 

 Ey müflis felsefe! Zaten Cenab-ı Hak “Kâinatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. Ve seni hilkat-i âlemde şahit tutmamıştır.” ki, ‘Neden her şeyi anlamıyorum?’ diyorsun. Demek ki, yüce Yaratıcının Kendisini tanımak için verdiği aklı, insan yanlış yerde kullandığında, onun için “vasıta-i nakli hüzün” (hüzünlerin nakil vasıtası) olabiliyor.

“Gel, ey muhakemesiz arkadaş! Sen şu sarayın sahibini tanımıyorsun ve tanımak da istemiyorsun.” Demek ki, istesen tanıyacaksın. Çünkü, akıl bunu gerektiriyor. Bir fiil failsiz, bir harf kâtipsiz ve bir köy muhtarsız olmadığı gibi, bu kâinat da sultansız olmaz.

Okunma Sayısı: 1831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı