O, dokuzuncu asırda; velîlik makamına erişmiş bir tasavvuf ehli idi...
Asıl adı; Ebu Yezid Tayfur İbn-i Sina Sarahat’tır.
İlim ile hayatını geliştirdikten sonra, tasavvuf yolunda devam etmiştir.
Horasan’daki Bestam kasabasında 800 yılında doğdu.
Harama karşı hassasiyeti harikaydı. Yanlışlık ile ağzına aldığı bir lokmayı dahi çıkarır ve tükürürdü.
Küçük yaşta ilim öğrenmek için evden ayrıldı, kemal makamına erişti. Daha sonra evine döndüğü zaman annesi çok sevinmişti.
Ebu Hanife’yi (ra) kendine rehber olarak seçti. 74 yaşında vefat etti. Büyük insanların halleri yaşayışlarından bellidir.
Yaşadığı hayat şartların da, aileden intikal eden halleri de davranışlarına yansımaya başlar.
Bediüzzaman Hazretleri’nin aile hayatı, Bayezid-i Bestamî’nin yaşadığı aile hayatına oldukça benzer.
Birçok beldeyi gezen Bayezid-i Bestamî Hazretleri’nin, bir defasında konaklamak üzere bulunduğu yerde heybesine karıncalar dolmuştur. Yoluna devam edip başka bir beldeye uğradığında heybesinde karıncaların olduğunu fark eder.
Bu hale üzülür ve bu karıncaları, önceden konaklamış olduğu yere ulaştırmak için hazırlıklara başlar. Bu defa yanındakilerin:
“Efendi hazretleri, karıncalara burada da mekan vardır” diye yoğun israrlarına rağmen, uzun yolu tekrar geri dönerek karıncaları önceki konakladığı yere bırakır.
Bu hatıra, bizlere günümüzde insanların ve diğer canlıların haklarının ve hukuklarının ne denli önemli olduğunu hatırlattı. Gıdaların kıymeti bilinmeyip çöpe atıldığı, devlet kaynaklarının hoyratça kullanıldığı günümüzde Bestamî’nin inceliğine ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu görmek gerekir.
Haksız yere bir insanı öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek gibi olduğunu bilen bir insanın, hakka ve hukuka dikkat etmesi gerektiğini bilmemizin ve hayatımızı ona göre tanzim etmemizin zaruretini gösteriyor.