Son günlerin konusu yangınlar. Her yangın haberini duyduğumuzda veya seyrettiğimizde, ormanlarla beraber içimiz de yanar...
Atalarımız, yeşilin güzelliğini nazara vermek için “Yaş kesen baş keser” gibi manidar sözler söylemişler.
Özellikle Akdeniz bölgemizde her yıl yaşanan yangınları önlemek ve hemen müdahalede bulunmak elbette idarenin birinci derecede görevlerindendir.
Fakat, geçen yıllarda ve son Marmaris yangınında, yangının başlangıcındaki ve ilerledikten sonraki ihmallerin açıkça görülmesi, yetkililerin meseleye yeterince önem vermediklerini gösteriyor.
Dünyada muhtelif ülkelerdeki son teknoloji araçları ve gereçleri kullanmak, hatta nerede olsa onları ülkemize getirmek, yangını zamanında söndürmek adına çok önemlidir.
Gece boyunca yangını seyretmek, vicdanen bizleri derinden yaralamaktadır.
İşin başka bir yönü; manevî yangınların da alevleri göklere yükselmektedir.
Bu minvalde Bediüzzaman Hazretleri, “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor” derken, kendi evladı gibi bu ülkenin evlatlarını nazara vermektedir.
Merhum Eşref Edip 1952’de Sebilürreşad dergisinde yayımlanan röportajında, manevî yangının söndürülmesi için mücadele ettiğini dile getirmektedir.
Bu yangın hâlâ devam ediyor ve bu yangının alevleri evlerimizi, iş yerlerimizi, çarşılarımızı yakıp kavurmağa devam ediyor.
Nur dershaneleri dünyanın her tarafında bu yangını söndürmeye çalışan manevî yangın söndürme uçaklarıdır.
Risale-i Nurlar bu zamanın manevî halaskârıdır.
Onu okumak ve başkalarının imanını kurtarmak, en önemli meşguliyetlerdir.
Yeryüzündeki her gayretin üstündedir.
Nur talebeleri bunun gayreti içindedirler.
Yangın hâlâ devam etmektedir.