Rabbimizin buyurduğuna elbette ki meşveret etmeniz ve o meşveret kararına uymanız emredilmiştir…” boynumuz kıldan incedir ve kesinlikle itiraz edilemez; “Bazen sizin şer gördüklerinizde hayır, hayır gördüklerinizde şer vardır…”, “Aranızda meşveret etmeniz ve o meşveret kararına uymanız emredilmiştir…”, “Ehl-i imanın aralarındaki gördükleri işleri istişare iledir…” meallerindeki emirler muhakkak ki bizi konuşmaya, görüşmeye, birbirimizi haklı rey ve fikirlerle ikna ederek aramızdaki yüklendiğimiz işleri meşveretle, istişare ile halletmeye yönlendirmekte ve sevk etmektedir.
Bizlere düşen vazife; eğer Kur’ân’a, imana, İslâmiyete müteallik bir: Birlikte halledilecek faaliyet, beraber götürülecek bir iş varsa muhakkak bir surette bunu meşveretle yapmak olmalıdır…
İman, Kur’ân hizmetinde velev ki haklı olsak, velev ki çok iyi bilsek bile Allah’ın emirlerini tahattur ederek istişare kararına uymamız, yerine getirmemiz gerekmektedir.
Bizim haksız gördüklerimizin hadisatın gidişatı içerisinde Rahmet-i İlâhiye ile haklı taraflarının olabileceğini ve bunu zaman içerisinde de görebileceğimizi geçmiş hadiselerin tecrübeleriyle çok iyi bilmeliyiz… Ama önce hemen her şeyin bizim malûmatımıza tabi olmadığını çok iyi bilmeliyiz. Kaderin hakkını ve hükmünü her zaman geçerli bir düstur olarak kabul etmeliyiz…
Daima yükselirler, huzurlu ve rahat olurlar, mesuliyetleri kalmaz ve kuvvetli olurlar… Kimler mi? İşlerini özellikle de Kur’ân ve iman hizmeti işlerini istişare ve meşveretle görüşerek, konuşarak ve birbirlerine inanarak yapanlar…
Eğer istişare edilse, meşveret yapılsa ve buna uyulsa zarar hiç olmayacağı gibi faideler ise sayılamayacak derecede çok olur…
Zaten hiçbir faide olmazsa Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine uyarak celbedilen Rahmet-i İlâhiye bile kâfi ve vafidir.
Allah için yapacaksak, Allah için meşveret ve istişare edelim vartalara düşmeyelim.