Bursamızın yeşilliklerle kaplı eteklerinde tâ Yunan’dan, Roma’lılardan kalma yerleşim yerleri olduğu gibi; kadim tarihimiz Osmanlılardan, hatta İznik gibi bazı yerleşim mahallerinde Anadolu’yu bizlere hediye eden Selçuklular’dan kalma, onların izlerini taşıyan tarihi yerlerimiz, bölgelerimiz ve beldelerimiz bulunmaktadır.
Doğudan batıya, batıdan doğuya Nilüfer, Çongara, Çekirge, Muradiye, Pınarbaşı, Osmangazi, Tahtakale, İpekçilik, Balabancık, Maksem, Teferrüç, Işıklar, Davutkadı, Yıldırım, Fidyekızık, Balaban, Cumalıkızık, Derekızık, Kestel, Gürsu, Barakfaki, Kazıklı, Ağaköy, Canbazlar ve İnegöl’e doğru uzanan bir yol… Tamamen tarih, yeşillik, kahramanlık hikayeleri, bereketli nimetlerin ikram ve ihsan yerleri…
Bütün bu yerlerde Balaban Mahallesi (köyü) hariç huzur var, sükûn var. Vatandaşlar işinde gücünde asayiş berkemâl…
Gelelim Balaban Mahallesi ve yokuşu… Rezaletin bini bir para… Aklınıza ne gelirse gelsin huzuru bozan, kanunların müsaade etmediği her şey yapılıyor.
Balaban Köyü yokuşu yolun iki tarafı kendini bilmez insanların ağırlıklı olarak da gençlerin otomobilleriyle işgal ediliyor. Balaban sakinleri evlerine gitmek için bunların arasından geçmek zorunda. Bu gün bu yazıyı yazarken geçiş yolu üzerinde Sayın Bursa Valisi, Yıldırım Belediye Başkanı ve Kaymakamı ile Bursa Emniyet Müdürüne sesleniyoruz.
Evet, gelin bir akşam şöyle hava kararınca eşinizle, kızınızla birlikte delikanlı iseniz yavaş yavaş bu yoldan köy camiine doğru arabanızla geçin (yaya olarak ve insan olarak geçmeniz mümkün değildir… Belinizdeki silâhlarınız bile işe yaramaz…)
İnsanlar arabasıyla evine giden bir cadde de… Hem de Bursa’nın tam ortasındaki bir caddede lâf işitmeden, affedersiniz demiyorum… El kol hareketlerine muhatap olmadan… Gece geç vakte hiçbir zaman kalmadan geçemiyorlar… Bayanlara araba kullandırmamaya azamî dikkat ederek evlerine gitmeye, aileleriyle, ana babalarıyla, çocuklarıyla, hastalarıyla yaşamalarını sürdürmek için gitmeye çalışıyorlar. Ama her gün aynı ahlâksızlıklar, terbiyesizlikler, kendini bilmezliklerle maalesef karşılaşmak zorundalar mı?
Önceden şimdiki belediyenin yeni yapılan mesire alanının bulunduğu yerde köy giriş kapısı ve bekçi vardı. Balaban Mahallesinde oturanların ve onlara gelecek olan misafirlerin dışında yabancılar buradan geçemiyordu. Köy halkı rahattı. Kapı kalktı, bekçi yok… Pislik, rezalet, melânet, kanunsuzluk, ahlâksızlık çok mu çok!.. İki tarafı da ormanlık olan bir caddede ateş yakmak… Ateşi işeyerek söndürmek… Söndü diye bırakıp gitmek… Yangına sebep olmak…
Fiilî ve sözlü olarak caddeden geçen herkesi rahatsız etmek, kanunların yasakladığı her türlü melânet şeyi serbestçe yapmak suç değilse ve bunu bizim yukarıda söylediğimiz zevat sağlayamıyorsa… Bu iş o zaman Sayın Soylu’nun da değil; Sayın Cumhurbaşkanının işidir… Ona yazacağız ve derdimizi ona anlatacağız… Ne yapalım yani kendi elimizle kendimizi hapis mi edelim? Hapiste mi zannedelim…
Yeşil Bursa’dan hiç de iç açıcı olmayan ve tamamen vazifelilerin sebep olduğu bu eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi ve sonlandırılması ümidiyle…