Bir ömrü özetleyen bayramlaşma, “Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper… Soranlara selâm ederim…”
Eski zamanların birikimleri ve tecrübeleri bayram tebrikleşmesinde de en hakikatli ve özet malûmat şeklini yukarıdaki paragraftaki gibi bulmuştur…
Bayram önce büyüklere, sonra küçüklere gelir… Büyüğün bayram yapmadığı yerde küçük boynu bükük ve masum kalır…
Bayram önce küçüklere, sonra büyüklere gelir… Küçüklerin sevinemediği, gülüp, oynayıp memnun ve mesrur olmadığı bayramda büyükler üzüntüden ve elemden bayram yapamaz…
Soranlar; dostlardır, ahbaplardır, akrabalardır ve komşulardır… Bunlarsız bayram hem küçüklere, hem büyüklere ve herkese bayram olmaz…
Esas olan meşrûiyettir, sevinçtir, tebessüm ve memnuniyettir… Bunların adı bayram olur… Öyle ise herkes memnun olsun, herkes sevinsin, herkes mesrur olsun ki, bayramların adı bayram olsun…
Lâfla bayram olmaz… Amel lâzım…Bayramda ayağına gitmediğin büyükler; ayağına gelmeyen küçükler “uzaktan el sallama diyorum” telefonla falan, haber yollamakla fiilen bayramlaşmış olmazlar…
Bayramlar gönül almakla da bayram olmaz… İlla ki gönül vermek lâzım… Kucaklayan, sarılan, ferahlatan bir gönül vermek…
En küçük dairelerden ta en büyüğüne kadar herkes için bayram; bayram tadında olsun diyorsak; herkesin bayram yapmasını isteyelim ve bayrama iştirakini gönül vererek sağlayalım inşallah…
Rabbimizin rızasına muvafık, sünneti Resulullaha (asm) uygun, örf, adet, gelenek ve göreneklerimize uygun; herkesin sevinebildiği, herkesin güldüğü, herkesin memnun olduğu bayram tadında nice bayramlara sıhhat ve afiyetle hep beraber kavuşmak ümidiyle; hepimizin bayramı mübarek olsun…