Altıncı Mesele
Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:
Evvelâ: Şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber merkez-i hükûmet-i İslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra akvam-ı saireden pervane gibi çokları içine atılıp tavattun etmişler. İşte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyle ise hakikî unsuriyet fikrine hareketi ve hamiyeti bina etmek, manasız ve hem pek zararlıdır. Onun içindir ki menfî milliyetçilerin ve unsuriyetperverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayt birisi, mecbur olmuş, demiş: “Dil, din bir ise millet birdir.”
Madem öyledir; hakikî unsuriyete değil, belki dil, din, vatan münasebatına bakılacak. Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dahildir.
Saniyen: İslâmiyetin mukaddes milliyeti, bu vatan evlâdının hayat-ı içtimaiyesine kazandırdığı yüzer fâideden iki fâideyi misal olarak beyan edeceğiz.
Birincisi: Şu devlet-i İslâmiye yirmi otuz milyon iken, bütün Avrupa’nın büyük devletlerine karşı hayatını ve mevcudiyetini muhafaza ettiren, şu devletin ordusundaki nur-u Kur’ân’dan gelen şu fikirdir: “Ben ölsem şehidim, öldürsem gaziyim.” Kemâl-i şevk ile ve aşk ile ölümün yüzüne gülerek istikbal etmiş, daima Avrupa’yı titretmiş. Acaba dünyada basit fikirli, sâfî kalpli olan neferatın ruhunda şöyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek hangi şey gösterilebilir? Hangi hamiyet onun yerine ikame edilebilir ve hayatını ve bütün dünyasını severek ona feda ettirebilir?
Mektubat, Y.A.N.-2023, s. 380
LÛGATÇE:
akvam-ı saire: diğer kavimler, diğer milletler.
hamiyet: millet, bayrak, vatan gibi değerleri koruma duygusu ve gayreti.
ifrat etmek: aşırı gitmek, ölçüyü aşmak.
Levh-i Mahfuz: her şeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı.
menfî milliyet: ırkçılık manasında, kendi milletini diğer milletlerden üstün görmek.
muhaceret: göç etme.
münasebat: münasebetler, ilgiler, ilişkiler.
saniyen: ikinci olarak.
tavattun etmek: vatan edinmek, yerleşmek.
tebeddülât: tebeddüller, değişimler.
tefrik etmek: birbirinden ayırmak.
unsuriyet: ırkçılık.
unsuriyetperver: milliyetini aşırı seven, ırkçı.