• Birincisi şudur ki: Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlâhiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.
• İkincisi: Senin fıtratında vaz’ edilen cihazatın anahtarlarıyla, esma-i kudsiye-i İlâhiyenin gizli definelerini açmaktır, Zat-ı Akdes’i o esma ile tanımaktır.
• Üçüncüsü: Şu teşhirgâh-ı dünyada, mahlûkat nazarında, esma-i İlâhiyenin sana taktıkları garib sanatlarını ve latîf cilvelerini bilerek, hayatınla teşhir ve izhar etmektir.
• Dördüncüsü: Lisan-ı hâl ve kàlinle Hâlık’ının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilân etmektir.
• Beşincisi: Nasıl bir asker, padişahından aldığı türlü türlü nişanları resmî vakitlerde takıp, padişahın nazarında görünmekle onun iltifatat-ı âsârını gösterdiği gibi, sen dahi, esma-i İlâhiyenin cilvelerinin sana verdikleri letaif-i insaniye murassaatıyla bilerek süslenip, o Şahid-i Ezelî’nin nazar-ı şuhud ve işhadına görünmektir.
• Altıncısı: Zevi’l-hayat olanların tezahürat-ı hayatiye denilen, Hâlık’larına tahiyyatları ve rumuzat-ı hayatiye denilen, Sâni’lerine tesbihatları ve semerat ve gâyât-ı hayatiye denilen, Vâhibü’l-Hayat’a arz-ı ubudiyetlerini bilerek müşahede etmek, tefekkür ile görüp, şehadetle göstermektir.
• Yedincisi: Senin hayatına verilen cüz’î ilim ve kudret ve irade gibi sıfât ve hâllerinden küçük numunelerini vahid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlık-ı Zülcelâl’in sıfât-ı mutlakasını ve şuun-u mukaddesesini o ölçüler ile bilmektir. Meselâ, sen, cüz’î iktidarın ve cüz’î ilmin ve cüz’î iraden ile bu haneyi muntazam yaptığından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde, şu âlemin ustasını o nisbette Kadîr, Alîm, Hakîm, Müdebbir bilmek lâzımdır.
• Sekizincisi: Şu âlemdeki mevcudatın her biri, kendine mahsus bir dil ile Hâlık’ının vahdaniyetine ve Sâniinin rububiyetine dair manevî sözlerini fehmetmektir.
• Dokuzuncusu: Acz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle, kudret-i İlâhiye ve gınâ-i Rabbaniyenin derecat-ı tecelliyatını anlamaktır. Nasıl ki açlığın dereceleri nisbetinde ve ihtiyacın envâı miktarınca, taamın lezzeti ve derecatı ve çeşitleri anlaşılır. Onun gibi, sen de nihayetsiz aczin ve fakrınla, nihayetsiz kudret ve gınâ-i İlâhiyenin derecatını fehmetmelisin.
İşte senin hayatının gayeleri, icmalen, bunlar gibi emirlerdir.
Sözler, On Birinci Söz, s. 152
LÛGATÇE:
dergâh-ı rububiyet: yarattığı bütün varlıkları terbiye edip hâkimiyeti altında bulunduran Allah’ın yüce katı.
emir: iş, şey, husus, olay.
esma-i kudsiye-i İlâhiye: Allah’ın nezih güzel isimleri.
fıtrat: yaratılış.
Hâlık: yaratıcı, Allah.
icmal: özet.
iddihar: biriktirme.
iltifatat-ı âsâr: eserlerin iltifatları.
kàl: söz.
letaif-i insaniye: insanın latifeleri, duyguları.
lisan-ı hâl: hâl, vücut dili.
murassaat: değerli taşlarla, cevherlerle süslenmiş şeyler.
nazar-ı şuhud ve işhad: görme ve gösterme bakışı.
Sâni: her şeyi sanatlı olarak yaratan Allah.
Şahid-i Ezelî: ezelden ebede her şeyi gören ve her şeye şahit olan Cenab-ı Hak.
şuun-u mukaddese: Allah’ın mukaddes işleri; Zatına ait hâlleri, özellikleri.
tahiyyat: en güzel hayat hediyeleri ile selâma durma.
teşhirgâh-ı dünya: dünya sergisi.
ubudiyet: kulluk.
Vâhibü’l-Hayat: hayat veren, Allah.
vahid-i kıyasî: ölçü birimi.
vaz edilmek: konulmak.
Zat-ı Akdes: Allah’ın mukaddes zatı.
zevi’l-hayat: hayat sahipleri.