"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dua bir ibadettir, dünyevî gayeler birer vakittir

Risale-i Nur'dan
27 Aralık 2019, Cuma 00:04
“Bana dua edin, size cevap vereyim.” (Mü’min Suresi: 60.)

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

“Bazı dualar icabete iktiran etmez” diye iddiada bulunma. Çünkü dua bir ibadettir. İbadetin semeresi ahirette görünür. Dünyevî maksatlar ise namaz vakitleri gibi, dualar ibadeti için birer vakittirler, duaların semeresi değillerdir. Meselâ, şemsin tutulması küsuf namazına, yağmursuzluk yağmur namazına birer vakittir.

Ve keza, zalimlerin tasallutu ve belâların nüzulü, bazı hususî dualara vakittir. Bu vakitler bâkî kaldıkça, o namazlar, o dualar yapılır. Eğer bu vakitlerde dünyevî maksatlar hâsıl olursa, zaten nurun alâ nur. Ve illâ, “İcabet, duaya iktiran etmedi” diyemezsin. Ancak “Henüz vakit inkıza etmemiş, duaya devam lâzımdır” diyebilirsin. Çünkü o maksatlar duaların mukaddemesidir, neticesi değillerdir.

Cenab-ı Hakkın duaların icabetine vaad etmesi ise: İcabet, ayn-ı kabul değildir. Yani, icabet kabulü istilzam etmez. Duaya her halde cevap verilir, cevapsız bırakılmaz.

Matluba olan is’af ise mucîbin hikmetine tâbidir. Meselâ, doktoru çağırdığın zaman, herhalde “Ne istersin?” diye cevap verir. Fakat “Bu yemeği veya bu ilâcı bana ver” dediğin vakit, bazen verir, bazen hastalığına, mizacına mülâyim olmadığından vermez.

Adem-i kabul esbabından biri de, duayı ibadet kasdıyla yapmayıp, matlubun tahsiline tahsis ettiğinden, aksü’l-amel olur; o dua ibadetinde ihlâs kırılır, makbul olmaz.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

İnkılâblar neticesinde, her iki taraf arasında geniş geniş dereler husule geliyor. O dereler üstünde her iki âlemle münasebettar köprüler lâzımdır ki, her iki âlem arasında gidiş geliş olsun. Lâkin o köprülerin inkılâbat cinslerine göre şekilleri, mahiyetleri mütebayin, isimleri mütenevvi olur. Meselâ, uyku âlem-i yakaza ile âlem-i misal arasında bir köprüdür. Berzah, dünya ile ahiret arasında ayrı bir köprüdür. Ve misal, âlem-i cismânî ile âlem-i ruhânî arasında bir köprüdür. Bahar, kış ile yaz arasında ayrı bir köprüdür. Kıyamette ise inkılâb bir değildir; pek çok ve büyük inkılâblar olacağından, köprüsü de pek garip, acib olması lâzım gelir.

Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale, s. 245

LÛ­GAT­ÇE:

adem-i kabul: kabul etmemek.

aksü'l-amel: ters tepme.ayn-ı kabul: kabulün ta kendisi.

esbab: sebepler.icabet: cevap vermek.

iktiran: birlikte, beraber gelme; erişme, ulaşma.

inkıza: sonu gelme, nihayet bulma, sona erme.

is’af: yardım etme, yerine getirme.

istilzam: gerektirme.

küsuf: güneş tutulması durumunda kılınan iki rekâtlık nafile namaz, küsuf namazı.

matlub: talep edilen, istenilen şey.

mucîb: icabet eden, cevap veren.

nüzul: inme, gelme.

semere: meyve, netice.

şems: güneş.

Okunma Sayısı: 3384
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı