“Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler… (İbrahim Sûresi: 3.)” âyetinin işaretiyle bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevî kırılacak şişe parçalarını ona tercih etmek...
(Dünden devam)
Bu zamanda iki dehşetli hal var:
Birincisi: Akıbeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye, akıl ve fikre galebe ettiğinden, ehl-i sefaheti sefahetinden kurtarmanın yegâne çaresi, aynı lezzetinde elemini gösterip, hissini mağlûp etmektir. Ve “Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler…” (İbrahim Sûresi: 3.) âyetinin işaretiyle bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevî kırılacak şişe parçalarını ona tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalâlete o hubb-u dünya ve o sır için tâbi olmak tehlikesinden kurtarmanın çare-i yegânesi, dünyada dahi Cehennem azabını ve elemlerini göstermekle olur ki Risale-i Nur o meslekten gidiyor.
Yoksa bu zamandaki küfr-ü mutlakın ve fenden gelen dalâletin ve sefahetten gelen tiryakiliğin inadı karşısında, Cenab-ı Hakk’ı tanıttırdıktan sonra ve Cehennemin vücudunu ispat ile ve onun azabı ile insanları fenalıktan, seyyiattan vazgeçirmek; ondan belki yirmiden birisi ders alabilir. Ders aldıktan sonra da “Cenab-ı Hak Gafuru’r-Rahîm’dir; hem Cehennem pek uzaktır” der, sefahetine devam edebilir; kalbi, ruhu hissiyatına mağlûp olur.
İşte Risale-i Nur’daki ekser muvazeneler, küfür ve dalâletin dünyadaki elîm ve ürkütücü neticelerini göstermekle en muannid ve nefisperest insanları dahi o menhus gayr-i meşrû lezzetlerden ve sefahetlerden bir nefret verip, aklı başında olanları tevbeye sevk eder.
O muvazenelerden Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözlerdeki küçük muvazeneler ve Otuz İkinci Söz’ün Üçüncü Mevkıfındaki uzun muvazene, en sefih ve dalâlette giden adamı da ürkütüyor, dersini kabul ettiriyor.
Meselâ, Âyet-i Nur’daki seyahat-i hayaliye ile hakikat olarak gördüğü vaziyetleri gayet kısaca işaret edeceğiz. Tafsilâtını isteyen, Sikke-i Gaybiye’nin âhirindeki 284’den 287’inci sayfaya kadar baksın.
Devamı için bknz:
İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 16
LÛGATÇE:
akıbet: Nihayet, son.
ehl-i sefahet: Dinen yasak olan zevk ve eğlencelere düşkün olanlar.
hubb-u dünya: Dünya sevgisi.
küfr-ü mutlak: Kesin ve tam bir inkâr.
muvazene: Karşılaştırma, mukayese.
seyyiat: Fenalıklar, günahlar.