"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ehl-i dalâletin ehl-i hakka galebesi nedendir?

Risale-i Nur'dan
05 Kasım 2023, Pazar
Dördüncü sual: Ehl-i dalâletin kazandıkları muvaffakıyet ve gösterdikleri kuvvet ve ehl-i hidayete galebeleri gösteriyor ki, onlar bir kuvvete ve bir hakikate istinad ediyorlar. Demek ya ehl-i hidayette zaaf var, ya onlarda bir hakikat var?

Elcevap: Hâşâ! Ne onlarda hakikat var, ne ehl-i hakta zaaf vardır. Fakat maatteessüf, kàsıru’n-nazar, muhakemesiz bir kısım avam tereddüde düşüp vesvese ediyorlar, akidelerine halel geliyor. Çünkü diyorlar: “Eğer ehl-i hakta tam hak ve hakikat olsaydı, bu derece mağlûbiyet ve zillet olmamak gerekti. Çünkü hakikat kuvvetlidir. ‘El-hakku ya’lû velâ yu’lâ aleyh’ [Hak daima üstün gelir; ona karşı galebe edilmez.] olan kaide-i esasiye ile, kuvvet haktadır. Eğer o ehl-i hakka mukabil, galibâne gelen ehl-i dalâletin hakikî bir kuvveti ve bir nokta-i istinadı olmasaydı bu derece galibiyet ve muvaffakıyet olmamak lâzım gelecekti?”

Elcevap: Ehl-i hakkın mağlûbiyeti kuvvetsizlikten, hakikatsizlikten gelmediği, sâbık işaretlerle kat’î ispat edildiği gibi; ehl-i dalâletin galebesi kuvvetlerinden ve iktidarlarından ve nokta-i istinad bulmalarından gelmediği, yine o işaretlerle kat’î ispat edildiğinden, bu sualin cevabı, sâbık işaretlerin heyet-i mecmuasıdır. Yalnız burada desiselerinde istimal ettikleri bir kısım silâhlarına işaret edeceğiz. Şöyle ki: 

Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki, yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat’iyen anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesattan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidadları işlettirmekten ve şan ve şeref namıyla, riyakârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. Ve o misillü şeytanî desiseler vasıtasıyla, muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler. Fakat “Vel âkıbetü lil-müttakîn” [Akıbet, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlarındır. (A’raf Suresi: 128)] sırrıyla, “El-hakku ya’lû velâ yu’lâ aleyh” düsturuyla, onların o muvakkat galebeleri, menfaat cihetinde onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennemi kendilerine ve Cenneti ehl-i hakka kazandırmalarına sebeptir.

Lem’alar, On Üçüncü 

Lem’a, s. 169

LÛ­GAT­ÇE:

ağraz-ı şahsiye: şahsî kinler, garazlar.

ehl-i dalâlet: dalâlet ehli; hak yoldan ayrılanlar, iman ve İslâmiyet yolundan sapanlar.

ehl-i fesat: bozguncular, bozanlar.

ehl-i salâh: salih, doğru, adaletli olan kimseler.

hissiyat-ı nefsaniye: nefse ait duygular.

kàsıru’n-nazar: nazarı kısa, dar görüşlü.

muvakkaten: geçici olarak.

nokta-i istinad: dayanak noktası.

sâbık: geçen.

Okunma Sayısı: 1262
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    5.11.2023 16:13:12

    "Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki, yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat’iyen anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesattan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidadları işlettirmekten ve şan ve şeref namıyla, riyakârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor. " Yüzde on-doksan denklemi çok önemli bir tespit. Üzerinde iyi düşünmek elzemdir vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı