"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Rey-i vâhid-i istibat” devleti taşıyamıyor

Cevher İLHAN
07 Kasım 2025, Cuma
VAZİYET

Bilindiği gibi AKP iktidarında, “tek kişilik hükûmet”te sürekli müdahaleyle yürütme ve yasamanın yanısıra yargı siyasî otoritenin bir “aparatı” haline getirildi.

Baştan beri Cumhurbaşkanı, “yargıya gereken tâlimatlandırmayı yaptık”, “Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına saygı duymuyorum ve uymuyorum!”, “AİHM kararları bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz!” restini çekti. Yerel mahkemelere AYM ve AİHM kararlarını tanımayın!” direktifi verildi. Açık açık “yargıya gerekenleri söyledik, gereğini yapıyor” çıkışlarıyla “yerel mahkemelerin yüksek mahkemenin kararlarını takmaması” emredildi.

15 Temmuz sonrası beş bine yakın hâkim ve savcının yargısız infazla ihracıyla, binlerce partili avukatın uyduruk mülâkatlarla partizanca kayırılıp hâkim-savcı atanmasıyla, Saray iktidarının güdümüne alınan Hâkimler ve Savcılar Kurulu üzerinden emrivakilerle “vesâyet”e alınan yargı “siyasetin sopası” haline getirildi.

Bilhassa siyaseti ilgilendiren davalarda bazı mahfillere çağrılan hâkimler tehdit ve şantajlara mâruz bırakıldıklar. Saray’ın istediği kararları verenler kısa sürede terfi ettirilirken, vicdanlarının sesini dinleyip âdilâne karar veren hâkimler ya başka yerlere dağıtıldı ya da sürüldüler; yerlerine de “tâlimatları” yerine getirecek yargıçlar atandı.

Mesela Cumhurbaşkanı’nın “Ben bu makamda olduğum sürece asla katillerine teslim edilmeyecek” dediği “Kaşıkçı dosyası”nın “katillerine teslimi”ni kabul etmeyen hâkimin “taşraya sürülmesindeki gibi mahkemelere, hâkimlere ağır baskılar, tehditler devam etti, ediyor.

Bunun içindir ki AKP’li Adalet eski Bakanları, “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye veya telkinde bulunamaz” hükmünü esas alan “Anayasanın 138. maddesi ölmüştür” itirafında bulundular. “Adalet saraylarını yaptık, lâkin içini adâletle dolduramadık” diye yakındılar. Yüksek yargı temsilcileri, “adâlete güvenin sıfırlandığı”ndan hayıflandılar.

Araştırmalara göre, Yargıtay Başkanı’nın ikrarıyla, yargıya güven yüzde 70’lerden önce yüzde 30’lara, ardından araştırmalara göre yüzde 5’lere düştü. Türkiye, “hukukun üstünlüğü”nde 143 ülke arasında 118., “basın hürriyetinde”nde 180 ülke arasında 159. sıraya gerileyerek demokrasinin olmadığı darbelerle boğuşan, kargaşa ve kaostaki Orta Afrika ülkeleri kulvarında yer aldı.

Keza Anayasanın 153. maddesinin  “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” esası ve 90. maddesindeki iç hukuku da bağlayan “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalar” kapsamında AİHM kararlarına bile bile uyulmaması Türkiye’de yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını berhava etti.

Özetle, demokrasilerin temel vasfı olan “kuvvetler ayrılığı”nın ortadan kaldırılmasıyla millet egemenliğinin kayıtsız ve şartsız temsilcisi Meclis’in bütçe, kanun ve denetim yetkisi gasbedilirken, yargı bütünüyle “partili cumhurbaşkanı”na bağlanarak tam bir “otoriter rejim”e gidildi… Bu yüzden, “rey-i vâhid-i istibat (tek kişilik otoriter yönetim) devleti taşıyamıyor.”

TESBİT

AB’nin “demokrasi ve yargıda bozulma” ikazı…

Siyasî iktidarın yanlışlarını eleştiren medyaya günlerce “para cezası”, “yayın durdurma”,  “ekran karartma” veya “yasal ilân hakkını kesme” ağır cezalarıyla yetinilmeyip, derdest edilen televizyon kanalı sahipleri daha sorgulanmadan, “yargısız infaz”la cezalandırılarak yerlerine “yandaş medya”dan “kayyımlar” atanıyor. Medya grubuna el konularak özel kurumun mülkiyetine çökülüyor; ve ‘TMSF Holding”e devriyle “iktidar cephesi”nin emrine sokuluyor.

Ve “kayyım”un atandığı şirketi yönetmekle, gelir-giderlerini, hesaplarını denetlemekle görevli olduğu; başına getirildiği herhangi bir yayın kuruluşunun editoryal yapısına, yayının içeriğine, akışına, muhtevasına müdahale edemeyeceği ortada iken, “yandaş medya”dan atanan “kayyım”la yayın kurumları “havuz medyası” haline getiriliyor, “penguen kanalı”na dönüştürülüyor.

Prof. Kemal Gözler’in tesbit ve ikazıyla “Hukuk, siyasetin ‘longa manus’u (siyasetin hukuka uzanmış eli) haline gelmiş (Türk Anayasa Hukuk Sitesi, 7.12.18)

Avrupa Komisyonu’nun açıkladığı “2025 Genişleme raporu”nda “Türkiye’de muhalefet partilerine ve sivil topluma yönelik davaların, gazetecilere açılan soruşturmaların ve artan baskı ortamının AB’nin temel demokratik ve hukukî değerleriyle çeliştiği; demokratik standartlardaki gerileme, yargı bağımsızlığı ve temel haklardaki bozulma sebebiyle 2018’den bu yana askıda kalan müzâkere sürecinde ilerleme kaydedemediği” uyarısı yapılıyor. (gazeteler, 4.11.25)

Okunma Sayısı: 213
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı