Biliniz ki bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleridir.
Yoksa medeniyetin günahları, seyyiatları değil. Ki ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip malımızı harap ettiler ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip, seyyiatı hasenatına râcih gelmekle, beşer iki harb-i umûmî ile iki dehşetli tokat yiyip, o günahkâr medeniyeti zîr ü zeber edip öyle bir kustu ki yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmîyi de temin edecek.
Evet, Avrupa’nın medeniyeti fazilet ve hüdâ üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve hevâ, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiatı hasenatına galebe edip, ihtilâlci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle, Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir ve az vakitte galebe edecektir.
Acaba istikbale karşı ehl-i iman ve İslâm için böyle maddî ve manevî terakkiyata vesile ve kuvvetli, sarsılmaz esbab varken ve demiryolu gibi istikbal saadetine yol açıldığı halde, nasıl me’yus olup ye’se düşüyorsunuz ve âlem-i İslâm’ın kuvve-i maneviyesini kırıyorsunuz? Ve yeis ve ümitsizlikle zannediyorsunuz ki “Dünya herkese ve ecnebîlere terakkî dünyasıdır, fakat yalnız bîçare ehl-i İslâm için tedennî dünyası oldu” diye pek yanlış bir hataya düşüyorsunuz.
Madem meylü’l-istikmal (tekâmül meyli) kâinatta fıtrat-ı beşeriyede fıtraten dercedilmiş, elbette beşerin zulüm ve hatasıyla başına çabuk bir kıyamet kopmazsa, istikbalde hak ve hakikat, âlem-i İslâm’da nev-i beşerin eski hatiatına kefaret olacak bir saadet-i dünyeviyeyi de gösterecek inşaallah...
Evet, bakınız, zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehası birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazen terakkî içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir, bazen tedennî içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslâmiyenin güneşi ile, sulh-u umûmî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebilirsiniz.
Eski Said Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), s. 245-46
LÛGATÇE:
esbab: sebepler.
hakikat-i İslâmiye: İslâmın hakikati, temeli ve özü.
hüdâ: doğru yol; doğruluk.
mebde: başlangıç.
mehasin: güzellikler, iyilikler.
münteha: nihayet, son.
râcih gelmek: üstün, tercih edilen.
seyyiat: fenalıklar, kötülükler.
sulh-u umûmî: genel barış, dünya barışı.
tekâmül: kemâle erme, olgunlaşma.
terakkiyat: ilerlemeler.
ye’s/yeis: ümitsizlik.
zîr ü zeber: altüst.