İmha plânıyla verildiği mahkemelerde yirmi dört sene evvel “Ey mülhidler! Ey zındıklar! Said, elli bin nefer kuvvetinde demişsiniz. Yanlışsınız; Kur’ân’a ve imana hizmetim cihetiyle, elli bin değil, elli milyon kuvvetindeyim! Titreyiniz! Haddiniz varsa ilişiniz!..”; “Benim ölümüm sizin başınızda bomba gibi patlayıp, başınızı dağıtacaktır. Toprağa atılan bir tohumun yüzer sünbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikati haykıracaktır” ve on beş sene evvel “Saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse, bu hizmet-i imaniyeden çekilmem.” ve “Dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu başı zındıkaya eğmem” diyen ve elli sene evvel âlem-i İslâmı sömüren, sömürgeci cebbar ve zalim bir imparatorluğa karşı, “Tükürün o zalimlerin hayâsız yüzüne!” diye matbuat lisanıyla cevap veren ve Büyük Millet Meclisinde Reise “Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir; hainin hükmü merduddur. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’inde, yüz yerde edasını emrettiği namazdan daha büyük bir hakikat olsa idi, imandan sonra onu emrederdi” diyen ve yazdığı bir beyannameden sonra Mecliste cemaatle namaz kılınmasına başlanan ve Birinci Cihan Harbinde Gönüllü Alay Kumandanı olarak esir düştüğü Rusya’da Moskof çarlığına karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza edip, kurşuna dizileceği hengâmda, “Ahirete gitmek için bana bir pasaport lâzımdı” diye ölümü istihkar eden böyle bir kahraman-ı İslâm Üstadımız Bediüzzaman’ın eserlerini okumak nimet-i uzmasına mukabil canımızı da feda etsek, ömrümüzü de ona vakfetsek, zulümden zulüme de sürüklensek, ömrümüzün nihayetine kadar şükran secdesinden de kalkmasak bize yine ucuzdur.
Üstadımız sık sık der ki: “Mesleğimiz müsbettir; menfî hareketten Kur’ân bizi men ediyor.”
Ey seyyid-i senedimiz, ey ruhumuzun ruhu, kalbimizin kalbi, canımızın canı, cananımız, sertâcımız, sevgili Üstadımız Efendimiz! Madem bize menfî harekete izin vermiyorsun; öyle ise biz de rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederek ahdediyoruz ki, din düşmanlığı ile Üstadımıza zulmeden o gaddar, insafsız zalimlerden intikamımızı şöylece alacağız: Risale-i Nur’u ölünceye kadar mütemadiyen okuyacağız ve neşrinde sebat ve sadâkatle hizmet edeceğiz. Onu altın mürekkeplerle yazacağız, inşaallah.
(Üniversite Nur Talebeleri)
Tarihçe-i Hayat, s. 716-717