Zamanın perdeleri kararsa da, ümidin nuruyla aydınlanır kalpler.
Her devrin bir imtihanı, her milletin bir gecesi vardır. Ancak bu karanlık gecelerde dahi, sabahın gelişi kaçınılmazdır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, tam da böyle zamanlarda seslenir bizlere: “Ümitvar olunuz. Şu istikbâl inkılâbı içinde en yüksek gür sada, İslâm’ın sadası olacaktır.” 1
Bu vecize, sadece bir teselli cümlesi değil, aynı zamanda bir hakikat ilanıdır. Zira Risale-i Nur, karamsarlığın hâkim olduğu bir dönemde doğmuş; iman, ümit ve diriliş tohumu serpmiştir Anadolu’nun bağrına. Ve bugün bizlere düşen, bu tohumu yeşertmek ve yeşerttikçe ümidi çoğaltmaktır.
Zamanın Ruhu Değil, Zamanı Aydınlatan Ruh
Günümüzde pek çok genç, ümitsizlik bataklığında debeleniyor. “Her şey bitti, hiçbir şey düzelmez” gibi cümleler, gündelik sohbetlerin bile parçası olmuş durumda. Oysa iman, bir insanın sadece ahiretini değil, dünyasını da aydınlatır. Çünkü Kur’ân’ın hakikatleri, içinde bulunduğumuz vakit ne kadar bozulmuş olursa olsun, zamanlar üstü bir güçle konuşur bize.
Risale-i Nur talebeleri olarak bizler, devrin karanlığına değil, hakikat güneşine bakmakla mükellefiz. Üstad Bediüzzaman, en zorlu şartlarda bile “Ye’se düşmeyiniz!” diyerek ümidi haykırmıştır. Çünkü iman, ümitsizliği reddeder. Çünkü Allah’ın rahmeti, gazabını geçmiştir.
İstikbâlde İslâm’ın Sedâsı
Bugün İslâm coğrafyasına baktığımızda acı, gözyaşı ve zulümle karşılaşsak da bu manzaranın ebedî olduğuna inanmıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu bir inkılâptır. Bu çalkantılar, bir doğum sancısıdır. Ve Üstad’ın ifade ettiği gibi, bu sancının sonunda yükselecek en gür sadâ İslâmiyetin sadâsı olacaktır.
Bu sadece bir temenni değil, hakikate dayalı bir müjdedir. Çünkü her çağda İslâmiyet, kendini yenilemiş, hayatın merkezine yeniden yerleşmiştir. Bugün Risale-i Nur’un sade bir hakikat tebliği olarak gençlerin gönlünde yeniden mâkes bulması, bu inkılâbın sessiz habercisidir.
Ümitten Dirilişe
Bu asır, ne kadar karanlık görünse de en büyük aydınlanmalara gebedir. Ümit, sadece geleceğe dair hayal değildir. Ümit, bugünü inşa eden en kuvvetli iradedir.
Zulme karşı dik duran, imanını muhafaza eden, ahlâkını kaybetmeyen binlerce genç var etrafımızda. Belki medyada görünmüyorlar, ama imanlarının sesi arş-ı âlâyı titretiyor. Sessiz sedasız bir diriliş yaşanıyor. Bu dirilişin adı, ümittir, imandır, İslâmiyet’in sedasıdır.
Son Söz Yerine
Bediüzzaman Hazretleri, kendi hayatıyla da göstermiştir ki ümitsizliğe yer yoktur. Harabeler içinde nur arayan bir müceddit olmuştur.
Yani, dinin düşmanı ümitsizliktir; ama ümit, bizzat Kur’ân’dan gelir. Bugün bizlere düşen görev, bu ümidi diri tutmak, kalplerde inşa etmek ve gür bir sesle haykırmaktır: “Ümitvâr olunuz!”
Zira İslâmiyet’in sadâsı, yalnız minarelerden değil, ihlâs dolu yüreklerden yükselecek.
Dipnotlar:
1-Tarihçe-i Hayat, s. 144-145.