"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müstehcenliğin millî bir felâket olduğunu biliyor muyuz?

Şükrü BULUT
09 Temmuz 2025, Çarşamba
Müstehcenliğin, fıtrat kanunlarıyla savaş anlamını taşıdığını, açılıp saçılan kadınlarımız bilmeyebilirler.

Aynı ortamı paylaştıkları erkeklerin manevî dünyalarında sebep oldukları yangınları, çıkardıkları savaşları ve onları kemal yolundan alıkoyarak tedennî derelerine fırlattıklarını da bilemezler. Zira onlar; güzelliklerini yanlış yerde teşhir eden kadınlardır. Toplumda kıskançlık ve velayeti altındakinin iffetini koruma refleksleriyle meydana gelen savaşları, işlenen cinayetleri, kaybolan hayal ve hayatları da bilemezler. Şayet kadınlık karakterini şeytanlıkla değiştirmemişse açık/saçık kadınlarımız, müstehcenliğin fert ve topluma getirdiği zararları bilemezler. Hürriyet perdesinde yapılan yanlış telkinler, istismarlar ve kadının toplumdaki misyonunu tahrip çalışmaları; maalesef birçok kızımıza, hayâsızca giyim ve üslupları normalleştirmiş görünüyor.

Ferdin müstehcenlik belâsıyla düşüşe başladığı yerde, toplum da tedennî edecektir. Toplumları tedennîde olan millet ve devletlerin ayakta kalmaları ise çok güçtür. Kur’ân ve önceki mukaddes kitaplarda geçen “kavimlerin helâket ve yokoluşları, toprağın altına çekilmiş medeniyetler ve isimleri tarihin sayfalarını süsledikleri halde, kendileri olmayan kavimler; ahlâksızlığın tarihteki serencamını akıl sahiplerine gösterir.

Kadınlarımızın fıtrata aykırı açılıp-saçılmalarının sosyo-psikolojik arkaplânını anlatamayacağız. Başta sefih Avrupa’nın uydurduğu moda olmak üzere, mevcut hâkim cereyanların verdiği desteğin mahiyetini de izah edemeyeceğiz. Komünizm/Kemalizm gibi müstebit zalim rejimlerin, semavî dinlere karşı iktidarlarını koruma uğruna, ahlâkta yaptıkları tahribatların tarihçelerine de girmeyeceğiz. 1923 senesinden itibaren klasik Bolşevizm’den ayrılan sosyal Marksistlerin;  önce Avrupa’da ve İkinci Dünya Savaşından sonra (Herbert Markuse gibilerle) Amerika’da insanları nefislerinden yakalayarak hayvanlığın en alt basamağına indiriliş süreçlerini de başka araştırmacılara bırakacağız. Öncelikle evimizdeki, geleneksel dindar hanelerdeki yangınlarla, sosyal çevre ve kariyer bahanesiyle, ebeveynin başlarını yere eğdiren kızlarımızın meselesiyle ilgileneceğiz.

Önceki yazımızda, bilişimin hürriyet eşliğinde çocuklarımıza yenidünyalar sunduğu zamanımızdaki cehaletin, çok kuvvetli olduğunu belirtmiştik. Teknolojinin artılarıyla enaniyetleri şişen çocuklarımızı gözetmekte olan iki ayaklı şeytanların dayandıkları global kuvvet, ekseriyetle ebeveyni çaresiz bırakıyor. Artık ne saygı, ne sevgi, ne otorite ve ne de korku… Hakikatte çocuğumuzu muhatap almaktan; şefkatle imanı anlatmaktan ve onu anlamaya çalışmaktan başka çıkaryol kalmıyor. Evet, din nasihattir… Din tatlı ve güzel sözdür… Din iyi ahlâktır… Peki nasıl?.. Ebeveyne bu istikamette yardımcı gerekiyor. Önce onların; Allah’a ve ahirete imanı delilleriyle öğrenmeleri, sonra sosyalhayatımızın ölçüleri olan sünnet-i seniyyeyi… Ve imanın diğer esaslarını… Zavallı Türkiye’m ve Türk Milleti… Kemalizm’in darbesiyle 1928'te dinsizliği resmen kabullenmiş. Ve 1933 itibariyle de anaokulundan üniversiteye kadar, din eğitimi yasaklanmış… Yetmişin üstündeki nesillerin öğrenemediği dinlerini; çocuklarına ve torunlarına anlatmaları mümkün müydü?

Burada  bazı dindar ebeveyn ve vaizlerin yanlış üsluplarına değinelim. Müstehcenliğe karşı; iffetsizlik, namussuzluk, Cehennem ve Allah düşmanı gibi ifadeler, yalnızca zarar verdi bize… Kavl-i Leyyin… Yumuşak ve güzel üsluplar… Sorulara mantıklı ve hikmetli cevaplar… Bunları kim mi yapacak… Elbette Kur’ân, din, ahlâk, takva, tarikat, ahiret ve Allah rızası için doğruyu güzelce tebliği kendilerine meslek edinenler… Tıpkı diğer mesleklerdeki gibi… Bilhassa dinî cemaatler… Bunlar “Emribilma’ruf ve nehy-i anilmünkeri” gaye edinerek fıtratı Kur’ân ve Peygamber (asm) üslubuyla anlatmayı meslek edinmemişler miydi? 

Yanlış okumadınız. Dinî cemaatler, vaizler, ilâhiyatçı eğitimciler ve tarikat mensupları acilen vazifelerinin başına dönmeliler. Artık Kemalistlerin bu güzel çalışmaları engelleme tâkatleri kalmadı… Mevkutelerinde veya sosyal medyalarıyla korkutabilirler… Korkanlara yazıklar olsun. Hükümetimiz de, siyasî menfaat veya haricî düşmanlarımızın aldatmalarıyla dinî cemaatlerin içine soktuğu parmaklarını çekmeli. Bugüne kadar;  rüşvet, korkutma ve aldatma ile onları vazifelerinden alıkoymaları, müstehcenliğin millî ahlâkımızı tahribini netice verdi…

Okunma Sayısı: 445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı