"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mâl, bire bindir

Risale-i Nur'dan
14 Mart 2024, Perşembe
Yedinci Nükte

Ramazan’ın sıyamı dünyada ahiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mâl, bire bindir. Kur’ân-ı Hakîm’in, nass-ı hadis ile, her bir harfinin on sevabı var, on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir.

Ramazan-ı Şerifte her bir harfin on değil, bin; ve Âyete’l-Kürsî gibi ayetlerin her bir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır.

Evet, her bir harfi otuz bin bâkî meyveler veren Kur’ân-ı Hakîm, öyle bir nurânî Şecere-i Tûbâ hükmüne geçiyor ki milyonlarla o bâkî meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü’minlere kazandırır.

İşte gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki bu hurufatın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette olduğunu anla.

İşte Ramazan-ı Şerif, âdeta bir ahiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hâsılat için gayet münbit bir zemindir. Ve neşv ü nema-i a’mâl için bahardaki mâ-i nisandır.* Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve malâyani ve hevaperestâne müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut ahiret ticaretine girdiği için dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir.

Dipnot:

* nüsha farkı: mâh-ı nisan. [Nisan ayı].

Mektubat, s. 474

LÛ­GAT­ÇE:

hasaret: hasar, zarar.

hasene: hayırlı iş, iyilik.

hurufat: harfler.

Leyle-i Kadir: Kadir Gecesi.

ma-i nisan: nisan yağmuru.

meşher: sergi, teşhir yeri.

nass-ı hadis: hadisin açık ve kesin şekilde bildirmesi.

neşv ü nema-i a’mâl: amellerin, yapılan iş ve ibadetlerin yeşerip büyümesi.

saltanat-ı rububiyet-i İlâhiye: idare ve terbiye edici Allah’ın saltanatı, hâkimiyeti.

Samediyet: her şeyin Allah’a muhtaç olması, Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmaması.

savm: oruç.

sevab-ı a’mâl: amellerin sevapları.

sıyam: oruç.

Şecere-i Tûbâ: Cennetteki Tûbâ ağacı.

tecessüden: beden hâline gelerek.

ubudiyet-i beşeriye: insanların ibadet ve kullukları.

uhrevî: ahirete ait, ahiret hayatıyla ilgili.

ziraat: ekip biçme, çiftçilik.

Okunma Sayısı: 1744
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    14.3.2024 10:23:07

    "Ve neşv ü nema-i a’mâl için bahardaki mâ-i nisandır.*" Nasıl ki Nisan ayında, baharın Bereketli Rahmet çeşmesinden akan yağmur suları tarlalarda, bağlarda bol bol meyvelerin bereketlenmesine sebeptir, aynen öyle de, mübarek Ramazan ayında da, amellerin bire yüz, bire bin, bire otuz bin sevap kazanmaya çok verimli ve mümbit bir zemin ve zamandır.

  • Cenk Çalık

    14.3.2024 09:22:02

    Peygamber Efendimiz (asm) “Dünya, ahiretin tarlasıdır” buyuruyor. Ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Zamanında ekim yapmayan çiftçi mahsül alamayacağı ve ekmesi gereken zamandan başka zamanda ektiğinde randımanı düşeceği aşikârdır. Aynen öylede Ramazan ayı ekim zamanıdır. Başka aylara bırakırsak bu denli randıman alamayacağımız hepimizin malûmudur. Rabbim cümlemize Ramazanın her saniyesinin hakkını veren kullarından eylesin inşallah!...

  • Cenk Çalık

    14.3.2024 09:21:49

    Elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim. Biri bize şu arazi ileride binlerce kat değerlenecek dese neyimiz var neyimiz yok o araziyi borç harç almaya gayret göstermez miyiz? Üstelik o araziyi alsak bile nefesler sayılı olacağından dolayı menfaati de geçici değil midir? Peki, asıl yurdumuza yatırım yapmakta niye bu kadar nazlanıyoruz? Bu kıymetli zaman diliminin her saniyesinin detaylı planlarını yapmak mı iyi, yoksa hesap gününde pişman olmak mı? Üç kuruşluk maaş için sabahtan akşama kadar çalışan ve günün en kıymetli zaman dilimini ailesinden uzakta geçiren ve geçici menfaat eden bizler ahiretimiz için niçin gayret göstermiyoruz? Üstelik hiçbir dünyevî menfaatle kıyaslanmayacak kat kat teşvik edilmemize rağmen.

  • Cenk Çalık

    14.3.2024 09:21:28

    Üstadın “Ramazan-ı Şerifte her bir harfin, on değil bin; ve Âyete’l-Kürsî gibi âyetlerin her bir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır...” (Mektubat, s. 474) ifadeleri Ramazanın ahirete yönelik yaptığımız en kârlı ticaret imkânı olduğunu müjdeliyor. Sebebini anlamak zor değil. Yılın en değerli zaman dilimlerini yaşadığımız için en mühim yatırımların Ramazana denk gelmesi normal karşılanmalıdır. Malûmunuz sair zamanlarda bir hasene on olarak kaydedilir. Ramazan ayında bu rakam binlere çıkar. Cumalarda daha da artar. Nihayet Kadir Gecesi’ne denk gelince zirveye ulaşır. En az otuzbin kat olarak geri döner. Ne büyük bir rahmet değil mi? Sevaplar sürekli artarken, ne kadar günah işlenirse o kadar yazılması. Üstelik tövbeyle sürekli günahları sıfırlama imkânımız vardır. Günahlar silinirken hiçbir zaman sevapların silinmemesi de ayrı bir rahmet değil midir?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı