Ben hapishane denilen âlem-i berzahın kapısında dururken ve darağacı denilen istasyonda ahirete giden şimendiferi beklerken, cemiyet-i beşeriyenin gaddarâne hallerini tenkit ederek, değil yalnız sizlere, belki bu zamandaki nev-i benîbeşere îrâd ettiğim bir nutuktur.
Onun için, “Sırların ortaya çıktığı gün.” [Tarık Suresi: 9] sırrınca, kabr-i kalpten hakaik çıplak çıktı. Namahrem olan kimseler nazar etmesin. Ahirete kemâl-i iştiyak ile müheyyayım. Bu asılanlarla beraber gitmeye hazırım. Nasıl ki bir bedevî garaipperest İstanbul’un acâib ve mehasinini işitmiş fakat görmemiş, nasıl kemâl-i hahişle görmeyi arzu eder, ben de ma’rez-i acâib ve garaip olan âlem-i ahireti o hahişle görmek istiyorum. Şimdi de öyleyim. Beni oraya nefyetmek, bana ceza değil. Sizin elinizden gelirse, beni vicdanen tâzib ediniz! Ve illâ başka suretle azap, azap değil, benim için bir şandır!
Bu hükûmet, zaman-ı istibdatta akla husumet ederdi, şimdi de hayata adavet ediyor. Eğer hükûmet böyle olursa, yaşasın cünun, yaşasın mevt! Zalimler için de yaşasın Cehennem! Ben zaten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi bu Divan-ı Harb-i Örfî iyi bir zemin oldu.
Eski Said Dönemi Eserleri, s. 118
***
Musibet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü masumâne ve mazlumâneden, zayıfa şefkat ve gadre şiddet-i nefret dersini aldım.
Ümidim kavîdir ki, çok masumların kalplerinden hararet-i hüzünle tebahhur eden “ay,” “vay” ve “ah”lar rahmetli bir bulut teşkil edecektir. Ve âlem-i İslâm’da yeni yeni İslâm devletlerinin teşekkülleriyle o rahmetli bulut teşekküle başlamıştır.
Eski Said Dönemi Eserleri, s. 137
***
38. Zaman gösterdi ki Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.
...
64. Adalet-i mahza-i Kur’âniye bir masumun hayatını ve kanını, hatta umum beşer için de olsa heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi nazar-ı adalette de birdir. Hodgâmlık ile öyle insan olur ki ihtirasına mâni her şeyi, hatta elinden gelirse dünyayı harap ve nev-i beşeri mahvetmek ister.
...
84. Dünyada masiyetin akıbeti, ikàb-ı uhreviye delildir.
Mektubat, Hakikat Çekirdekleri
***
KUVÂ-YI İNSANİYE TAHDİD EDİLMEDİĞİNDEN CİNÂYÂTI BÜYÜK OLUR
Hayvanın hilâfına, insandaki kuvâlar fıtrî tahdid olmamış. Onda çıkan hayr ü şer, lâyetenâhî gider.
Onda olan hodgâmlık, bundan çıkan hodbinlik, gurur, inat birleşse, öyle günah oluyor (Hâşiye: Bunda da bir işaret-i gaybiye var) ki, beşer şimdiye kadar Ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir.
Hem meselâ, bir adam tek yalancı sözünü doğru göstermek için İslâmın felâketini kalben arzu eder.
Şu zaman da gösterdi: Cehennem lüzumsuz olmaz, Cennet ucuz değildir.
Sözler, s. 791
***
Elhâsıl, Cehennem lüzumsuz değil. Çok işler var ki bütün kuvvetiyle “Yaşasın Cehennem” der. Cennet dahi ucuz değildir, mühim fiyat ister.
“Cehennem ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, muradına ermiş olanların tâ kendisidir.” [Haşir Suresi: 20]
Mektubat, s. 469