"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İBB Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu: Türkiye kavgacı dilden yoruldu

13 Haziran 2019, Perşembe 01:17
Siyaset hizmet üretmek içindir. Bunu yapmak isteyen, toplumun bir kesimini niye ayrı görür ve ayrıştırır?

Kucaklayan dil

“Hİzmet etmeyi hedefleyen insanların, hizmet götürmek istedikleri ile ne derdi olabilir Allah aşkına? Ben bunun izahını bulamadığım için, herkesi bir ve beraber görüyorum. Kucaklayan dil, hizmeti 16 milyona yayan anlayış bunun temelidir.”

Hepimiz Allah’ın kuluyuz

“Dİn bizi bir arada tutan manevî dünyadır, bizi birbirimize daha çok yaklaştırır. Hepimiz Allah’ın kuluyuz, siyaseti de bu kullara hizmet için yapıyoruz. Manevî dünyamız siyasetin konusu ve söylemi olmamalı.”

***

Türkiye, kavgacı dilden yoruldu

Türkiye, kavgacı dilden yoruldu. Bir avuç insanın kendi menfaatleri için toplumu şucu bucu diye ayırmasından rahatsız oldu. Ayırdıklarımız kimler; bizim komşularımız, üst katımızda oturan, hemşehrilerimiz, dostlarımız, arkadaşlarımız... ‘Ya bu böyle olmaz, böyle gitmez’, dedik. İstanbullu da bunu diyordu. İşte bu duygularımız örtüştü.

RÖPORTAJ: CEMİL SAİD DEMİRDÖĞMEZ

* Bir siyasetçi olarak çok fazla tanınmışlığınız olmadığı halde İstanbul adaylığı sonrasında bir anda gündem oldunuz. Ne söylemek istersiniz?

Şu anda siyaset sahnemizin ön planında yer alan çoğu siyasetçi uzun yılların deneyimine sahip. Benim siyasî geçmişim 10 yıllık. Bu süre içinde sanırım tarzımla bir farklılık ortaya koymuş oldum. Benim ile ilgili değerlendirme yapanların görüşleri de böyle. O nedenle bunu, diğer siyasetçilerle artı eksi bir kıyaslama için söylemiyorum, tesbit olarak dile getiriyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’m sırasında hiçbir parti ayrımı yapmadan, herkesle diyalog kurdum. Bunu sadece halkla iletişimimde yapmadım. Örneğin; bütün partilerin ilçe başkanları ile iftar yaptım, onlarla sohbet ettim. Neden yapmayalım ki, sonuçta Beylikdüzü için çabalıyoruz hepimiz. 

Toplumun her kesimi ile iletişim kurdum, sorunları tesbit ettim, bir ilçe başkanı olarak arkadaşlarımla beraber bunları çözmek için çabaladık. Sonuç aldığımıza da inanıyorum. Beş yıl sonra, Belediye Başkanlığı’na aday olduğumda, 10 yıldır AK Parti’de olan Beylikdüzü’nü yüzde 50 üzerinde oyla kazanmam da bunun göstergesidir.

Hizmeti yaparken inanın, tek kişiye partisini, mezhebini, siyasal görüşünü, etnik kökeni sormadım, sordurtmadım. Sadece soruna nasıl çözeriz diye yoğunlaştım. Bütün arkadaşlarıma verdiğim talimat bu oldu. Hizmeti, kenti daha yaşanır yapma ve herkese ulaştırma temelinde kurguladım. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı süreci de Beylikdüzü’nde hayata geçirdiğim bu anlayış üzerinden gelişti. Yaptıklarım var, yapamadıklarım var; ama ilçeme başarılı bir beş yıl yaşattığıma inanıyorum. Devrettiğim arkadaşımın yakaladığı oy oranına baktığımda da demek ki başarılı olmuşum, diyorum.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olduğum andan itibaren de, ‘Benim en iyi propagandalarımı yapacak insanlar Beylikdüzü’nde yaşayan 350 bin hemşehrimdir’ dedim, öyle de oldu.

Bir şey daha söyledim; “Beni tanıdıkça seveceksiniz”. Çünkü, içinde ne varsa dışında da onu yaşayan biriyim. Her şeyim göz önündedir. Samimiyetim görülür, herkes bunu hisseder.

Üç ay kısa bir süredir aslında; ancak bu kısa sürede işte bütün İstanbul bizim bu yanımızı gördü. Eşit hizmet vereceğimizi, kimseyi ayrıştırmayacağımızı, bu kentin çocuklarını, gençlerini, kadınlarını düşündüğümüzü söyledik. Hemşehrilerim bize inandı, güvendi oyunu verdi. Hepsine şükran hislerimi gönderiyorum.

Siyasetin dilini sevgiye çevirdik. İnanıyorum ki toplum, uzun süredir bunu arzuluyordu, bizde karşılığını buldu. Biliyor musunuz, seçimin iptal edilmesi ardından, bunu daha da iyi gördüm.  

* Şu son süreçte yaşananlara bakıldığı zaman insanların farklı bir siyasete hasret duyduğunu görüyoruz. Bunun en çok sizin üzerinizde anlaşılması nasıl oldu?

Kucaklayan dil, hizmeti 16 milyona yayan anlayış bunun temelidir. Türkiye, kavgacı dilden yoruldu. Bir avuç insanın kendi menfaatleri için toplumu şucu bucu diye ayırmasından rahatsız oldu. Ayırdıklarımız kimler; bizim komşularımız, üst katımızda oturan, hemşehrilerimiz, dostlarımız, arkadaşlarımız... ‘Ya bu böyle olmaz, böyle gitmez’, dedik. İstanbullu da bunu diyordu. İşte bu duygularımız örtüştü.

Niye bu dili kullanıyorum, oy almak için mi? Hayır, hiç alâkası yok. Anlayışım bu, bakışım bu. Siyaset hizmet üretmek içindir. Herkese hizmet üreteceksem niye kötü dil kullanayım? Siyaseti kalp kırmak için değil, gönülleri kazanmak için yapıyorum. Herkes de böyle yapmalı. Önceliğimiz bu kentin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek sağlamak olmalıdır. Bunu yapmak isteyen, toplumun belli bir kesimini veya birilerini niye ayrı görür, niye ayrıştırır? Hizmet etmeyi hedefleyen insanların, hizmet götürmek istedikleri ile ne derdi olabilir Allah aşkına? Ben bunun hiçbir izahını bulamadığım için, herkesi bir ve beraber görüyorum. Tekrar söyleyeyim, benim belediye başkanlığımda, belediyenin kapısından giren tek bir kişiye, partimin ilçe veya il başkanlığından ya da herhangi bir büyüğünden kart getirmesi söylenmeyecek, buna asla izin vermeyeceğim. Evet; ben CHP’nin evlâdıyım, partimi çok seviyorum; ama başkan olarak AK Partili de MHP’li de İyi Partili de HDP’li de Saadet Partili de benim için aynı. Hepsinin başımın üstünde yeri var.

* Din-siyaset ilişkisi bugüne kadar insanların zaafı olmuş. Dinin istismarı AKP’ye oy verenlerce dahi artık görüldü. Sizce bu ilişki nasıl olmalı?

 Ben manevî dünyası, dinî yönü güçlü bir ailede büyüdüm. Küçük yaşımda Kur’ân kursuna gittim. İki dedem, Ahmet ve Mevlüt dedemler yolladı. Sadece yollamakla kalmadılar, beni yakından da takip ettiler. Ben her daim manevî duygularımı derinden hissettim, ancak bunu siyasî sürecin bir parçası haline hiç getirmedim. O benim iç dünyam, zenginliğim. Siyasetle ilişkilendirmek aklımın ucundan geçmez. Tabi bu konuda son dönemlerde rahatsız edici örnekler yaşanmadı değil, yaşanıyor da.

AK Parti’nin, iktidarı kazanmak için bütün değerleri; din, inanç, millî değerleri kullandığını görüyoruz. Sanki oy vermeyi ibadetle eşdeğer hale getirecek kadar tavırları oldu dönem dönem.

Bakın geçen gün içimi çok acıtan bir örneğini yaşadık. Güzelim bir cami yapılmış. Sayın Cumhurbaşkanı açılışını gerçekleştirdi. Sonra, yanında Diyanet İşleri Başkanı varken hiçbir kanıtı, belgesi olmadan, ‘Sandıkları hırsızlara bırakmayacağız’ diye konuştu. Burası yeri değil ve sözleri de doğru değil. Ama en az bunun kadar, belki bundan da daha vahim olanı, yanındaki din adamının bu haksız itham karşısında hiçbir tepki vermemesidir. Ben bunu içime hiç sindiremedim.

Bir şey daha diyeceğim; cami avlusunda rakiplerinizi birilerine yuhalatırsanız, bu da öncelikle milletin manevî duygularına zarar verir, o duyguları yaralar.

Bunları ‘Bana şunu dediler, bana şöyle davrandılar’ diye söylemiyorum, kötü söz sahibine ait deyip geçiyorum; ama orada din adamı saygınlık yitiriyor, üzüntüm budur.

Din, bizi bir arada tutan manevî dünyadır, hislerimizi sağlamlaştırır, bizi birbirimize daha çok yaklaştırır. Hepimiz Allah’ın kuluyuz, siyaseti de bu kullara hizmet için yapıyoruz. O zaman manevî dünyamızı barış ve huzuru geliştirmek için zenginleştirmeliyiz. Bu zenginlik bize, hizmeti dürüst, temiz, adil ve adaletli bir şekilde herkese götürmek için güç vermeli. Manevî dünyamız siyasetin konusu, siyasetin söylemi olmamalı.  

* Seçimi kazandığınız yer İstanbul olsa da, Türkiye’de insanlar siyasetinize ilgi gösterdi. Bu düşüncenin temelinde siz neyi etkili görüyorsunuz?

İnsanların en büyük duygusu adalet üzerinedir. Haksızlığa karşı kim durmaz? Biz sevgi dilini kullanarak, hizmeti nasıl yapacağımızı anlatarak 16 milyon İstanbullunun karşısına çıktık, beğeni ve desteğini kazandık. Siyasete yeni bir eşik getirdik, yeni nesil bir siyaset anlayışını ortaya koyduk. Kötü de yapmadık, iyi yaptık. Halk da bunu beğendi. ‘Sen bu yolda yürü, biz arkanızdayız’, dedi.

Buna karşın, bir avuç insan çıktı, bu halkın adalet duygularını zedeledi, yok saydı. Haksızlık yaptı, haksız bir karar aldı, seçimi iptal etti. Bu kararı alanlar, halkın samimî sevgisini görmezden geldi, yokmuş muamelesi çekti. O bir avuç insan, bizim 18 günlük Başkanlık dönemimde yaptıklarımızdan; öğrenci kartlarında ve su kullanımında sağladığımız indirimlerden, dinî bayramların yanı sıra millî bayramlarda da ulaşımı bedava yapmamızdan korktular. Halk ise ne yaptığımızı çok iyi gördü, bize olan sempatisi daha da arttı.

Dünyada da artık hiçbir ülke yalnız değil. Bakın, başka bir ülkenin seçimlerine gölge düşerse, sıkıntılar yaşanırsa Türkiye’de o ülkeye hemen ilgi gösteriyor. Bugün Türkiye’ye karşı da böyle bir ilgi var. Bu, dünyanın kusuru değil, dünyanın dikkatini böyle bir konuda bize çevirmesine neden olan bir avuç insanın yanlış kararıdır. Yani bu ilginin nedeni biz değiliz, halkın elinden mazbatayı alanlar, millî iradeyi bir anda hiçe sayanlardır. Bu durumla dünyanın ilgilenmesinden daha normal ne olabilir? Çünkü, haksızlık içeride de dışarıda da haksızlıktır. Bugün dünyanın her yanından özellikle de bizim vatandaşlarımızdan inanılmaz mesajlar alıyorum, büyük sevgi ve sahiplenme gösteriyorlar. Bütün bunlar bizim bugüne kadar göstermiş olduğumuz siyasî çizginin sonucudur.

* Bazı AKP seçmenleri dahi sizi CHP adayından ziyade, ‘Ekrem İmamoğlu’ olarak görüyor. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

 Demin de söyledim, evet ben CHP’nin üyesi, evlâdıyım. İYİ Parti de bizim ittifakımız. Ama daha ilk günden söyledik; biz bir İstanbul ittifakı yapacağız. Bu ittifaka AK Partili hemşehrimi de çağırdım, MHP’li hemşehrimi de. HDP’li hemşehrimi de çağırdım, Saadet Partili hemşehrimi de. Başardık bunu. Bugün de İstanbul İttifakının adayıyım. Gittiğim her yerde gördüğüm budur. Evet, bunda benim siyasete pozitif bakışımın; kullandığım pozitif dilin; insana, onun yüreğine dokunmamın etkisi mutlaka oldu. Ama bütün bunları da kucaklayan bir şey gerçekleşti; biz bir büyük aile haline geldik, 16 milyon İstanbullu olarak. Huzuru, barışı, mutluluğu böyle bulacağımıza inandık. İnanın bunu üç yaşındaki çocuğun gözünde de görüyorum, bana yüreğindeki sevgiyi gözündeki yaşla gösteren genç kardeşimde de görüyorum, beni evlâdı gibi bağrına basan, benim için duâ eden annelerin yüzünde de görüyorum. Bundan daha büyük bir mutluluk yoktur dünyada. Dediğim İstanbul İttifakını sağlayan da bu duygular, bu duygu birlikteliğidir. Eğer bu benim üzerimde tecelli ettiyse, evet bir farkımız oldu. İyi ki de oldu.  

 * Size karşı sanki Türkiye’deki bütün şehirleri etkileyecek biri gibi davranılmasını nasıl buluyorsunuz?

 Siyaseti bir meslek olarak görmüyorum, hizmet aracı diye bakıyorum. O nedenle siyasette hangi makama geleceğimi planlamam, buna halk karar verir. Siyasete girmeye karar verdikten sonra önce CHP İlçe Başkanı oldum. Sonra Belediye Başkan adayı oldum ve Beylikdüzü’nde 5 yıl hizmet etme şansını yakaladım. Yaptıklarım, hizmet anlayışım, hemşehrilerimle kurduğum bağ, 5 yıl sonra beni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına taşıdı. Bundan sadece mutluluk duyulur. 31 Mart’ta da İstanbul halkının desteğini alarak Büyükşehir Belediye Başkanı seçildim. Ama bu seçim ve 16 milyon İstanbullu’nun iradesi, hukuk üzerinde baskı uygulanarak, demokrasi dışı yollara sapılarak, siyasî bir kararla ortadan kaldırıldı. Şimdi yeniden kazanmak için yollardayız. 23 Haziran’da yine kazanacağız, buna hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Biz 16 milyon İstanbullu ile birlikte yürüyoruz çünkü, 23 Haziran’dan sonra da bu kente, bu kentin çocuklarına, kadınlarına, gençlerine, her bireyine hizmet için kolları yeniden sıvayacağız. Benim önümde duran görev ve sorumluluk budur. Öyle ya da böyle yorumlar yapılabilir; ama benim anlayışım budur. Gerisi, hep söylediğim gibi Allah’ın bileceği iştir.      

* YSK’nın seçim iptali yönündeki kararı sizi yenilenecek olan seçimde açık ara kazanmaya götüreceğine inanıyor musunuz? 

Kazanacağımıza hiç şüphem yok. Yine hemşehrilerimle buluşuyorum, onlardan çok güzel, çok pozitif enerji alıyorum, büyük sevgi görüyorum. Çünkü, 16 milyon İstanbullu gördü, büyük bir haksızlık yapıldı. Bu haksızlık bana değil, doğrudan 16 milyon İstanbulluya yapıldı. Bir avuç insan, gücünü kullanarak demokrasiyi yaraladı, hukuku yaraladı, adalet duygusunu yaraladı. Şimdi bütün İstanbul demokrasi ve hukuk mücadelesi başlattı. Hep birlikte çalışıyoruz, hep birlikte yürüyoruz, 23 Haziran’da da sonucunu göreceğiz. Hem bize gönül verenlerin gücünden hem de halkın desteğinden dolayı eminim, 23 Haziran’da her şey çok güzel olacak.  

 * Siz iyi olabilirsiniz ancak partiniz CHP’nin bir diğer tabirle “adı çıkmış” ve iyi şekilde anılmadığını görüyoruz. Bunun için ne söylemek istersiniz?

 Bir kez daha söyleyeyim; CHP benim partim, ben bu partinin evlâdıyım. İyi bir partiliyim, halkına eşit hizmet etmek için mücadele eden bir siyasiyim.

Partim, Türkiye’nin en köklü, Cumhuriyeti kurmuş partisidir. Yanlışlar, doğrular üzerinde her zaman tartışma olur, görüşler sarf edilir. Bazı algıların, önyargıların oluşması da bu uzun süreçte mümkün hale gelebiliyor; ama biz bütün bunların dışında doğruya odaklanmalıyız. O önyargıları bir kenara bırakmalıyız. 

Hiçbir şeyi siyaset için yapmam. Doğruluğuna inandığım şeyleri, hizmeti yapmak için partim şunu mu der, bunu mu der diye bakmam, yaparım. Beylikdüzü’nde Belediye Başkanı olarak hemşehrilerimin manevî dünyasına katkı sağlamak için pek çok hizmeti gerçekleştirdim. Ne partimden bir eleştiri aldım ne de bana bu konularda talimat veren biri oldu. Aksine, bazen Sayın Genel Başkanımla böylesi konularda yaptığım sohbetlerde hep desteğini aldım.

Son olarak şunu da söyleyeyim; insanlar arasında yıkılan hangi duvar hangi köprü varsa hepsini onarıyoruz. Artık senlik benlik olmayacak, hep birlikte mutlu bir toplum oluşturacağız.

Her partiden, her inançtan hemşehrim eşit hizmet alacak, belediyeye güler yüzle girecek, güler yüzle karşılanacak ve güler yüzle ayrılacak.

Okunma Sayısı: 9730
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Necati

    30.12.2022 23:56:04

    Simdi tekrar okuyunca çok daha faydalı bir röportaj olduğunu anlıyorum. Imamoğlu oldukça demokrat bir siyaset takip ediyor. Üsdat hazretlerinin ifade ettigi gibi meşrutiyetin muhabbettir. Hükmünü bizzat gösteriyor. Cemil kardeşimizi tebrik ediyor, Yeni bir röportaj bekliyoruz.

  • Murat

    13.6.2019 13:35:32

    Çok iyi başarılı röportaj . Tebrik ediyorum. Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı