"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mağara ve Kur’ân ilişkisi

Rukiye Anar
19 Haziran 2021, Cumartesi
Mağara bir çok nebinin durağı, bir çok velinin sığınağı olması itibariyle hakkı bulmada, ilâhî kûrbiyyeti kazanmada önemli bir yere sahiptir.

Bir yönüyle dünyadan ûkbaya yapilan manevî yolculuğun hattını oluşturur ve bir nevi lâhûta açılan menfez görevi yapar. 

Bir çok nebi mağarada nübüvvete hazırlık için tecrit hayatı yaşamış, dünyanın her türlü gailesinden, kir ve pasından arınmak, vahye muhatap ve mazhar olmak için âdeta hazırlık devresi içine girmiş ve böylece semâya açık hâle gelen bir ruh kazanmışlardır. 

Efendimizin (asm) Hîra yolculuğu sıradan bir olay değildir, onun hayatında hiçbir şey alelâde ve tesadüfi olmamış, her bir olay ve hareket bizim için önemli ipuçları vermektedir. Onun (asm) nübüvvete giden yolda mağara ilk duraklarından biridir ve hicrete giden yolculukta da mağara onun ve arkadaşının sığınağı olacaktır. 

Mağarada Efendimize (asm) arkadaşlık eden melekelerdir ve meleklere arkadaş olma sıfatına nail olan Hz. Ebubekir’dir (ra). 

İşte mağara melekleşmeninde adıdır. Orada insan beşerî ağırlıklarından kurtulur ruhanî, ulvî bir hâl alır. Onun nefesi ilâhî bir nefhâ taşır, soluğu illallah mekiği gibi çalışır. O Allah ile konuşan, O’na yakınlaşan bir varlık hâlini alır. Bunun yanında Kur’ân’da “mağara arkadaşları” diye isimlendirilen Ashab-ı Kehf kıssası bir çok hikmet ve ibretli yönleriyle bize aktarılmaktadır. Putperest bir toplumda üst düzey konumda yaşayan bu gençler, putları reddederek Allah için ayağa kalktıklarını, ellerinde bulunan yüksek makam, rütbe, imkân ve nimeti nasıl terk ettiklerini ve imanı tercih ettiklerini bizlere gösteriyor. “Hani gençler mağaraya sığınıp şöyle dediler, Rabbimiz katından bir rahmet ver. Ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla.” (Kehf 10) Onlar zahirî olarak mağaraya sığınırken, asıl gerçek mânâda Allah’a sığındılar. Kıyam ile başlayan, kaçış ve sığınma olarak devam eden bu yolda iman dâvâsının nice zorluk ve zahmetler ile karşılaşılacağı göz önüne serilmiştir. Biz benzer bir durumla karşılaştığımızda neyi tercih etmemiz ve bazı şeylerden nasıl vazgeçmemiz gerektiğine de ayna tutuluyor. Belki de biz hayatımızda Ashab-ı Kehf gençleri gibi defalarca deneniyor ve sınanıyoruzda farkına varmıyoruz.

Bütün bu kıssalarda geçen mağara hayatı bir demlenme, bir sırlanma ve yenilenme fonksiyonu taşıyor. O yüzdendir ki büyük zâtların hayatları bir şekilde mağara ile kesişir, orada kendini keşfetme fırsatı bulurlar. Bunlardan biri şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri’dir. Bir diğeri Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’dir. Kendisi İstanbul’da parlak ilmî hayatını bırakarak Van’a döner ve Erek Dağı eteğinde bir mağaraya çekilir, yaklaşık iki yılı geçirdikten sonra Burdur’a sürülür.

Bu vâkıada da görüldüğü gibi o Ashab-ı Kehf gençleri gibi konum ve makam karşısında baş eğmemiş, önüne konulmuş rütbelere tevessül etmemiştir. Bu noktada şunu sormak gerekir; o vakte kadar onca İslâm için gayret ve mücadele içindeyken ve dahi çocukluktan beri salâh ve takva yaşarken ne eksikti ki inzivaya çekilmek istemiştir, o mağara hayatında ne arıyordu?

İşte daha önce Gavs-ı Azam’ın, İmam Gazali ve nice muhakkik âlimlerin aradığı şey, yâni uhrevîleşme, kûrbiyyet ve ruhânilik kazanmak. Çünkü ilim ve hizmet hayatında da bir derece enâniyet, nefsaniyet, riya olabilir diye, işte bunun içindir ki bu muazzam şahsiyetler daha fazla arınma, yükselme ve ulvileşme yoluna gitmişlerdir. 

Ashab-ı Kehf olayında ise, çok kısa sürede tevhid sırrına eren bu muvahhid mü’minler mağara içinde Allah’ın bambaşka sırrına ermişler, bir mu’cizeye mazhar olarak Allah için, Allah’tan başka şeylerden vazgeçmenin sonucu olarak büyük muvaffakiyet ve ihsânât görmüşlerdir. 

Aynı zamanda haşirde yeniden dirilişe, ahiret hayatının canlı delili olmuşlar, kendi zamanlarında ahiret inancını inkâr eden fikirleri aksiyle ispat etmişlerdir. Allah her devirde Allah ve ahiret inancını ispat ve takviye eden ve bunun için çalışan iman kahramanları göndermiştir. 

Okunma Sayısı: 1579
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı