Önceki yazımızda “Zarara rızasıyla girmek ne demektir?” sorusuna cevap vermiş, ardından “Zarara kendi rızasıyla girene merhamet edilmez” kaidesine değinmiştik.
Özetle hatırlayacak olursak; bu kaide gereği zarara kendi şuuru, isteği ve rızasıyla bilerek girene; neticesi itibariyle cezayı tatbik etmekle kanun ve adalet adına acınmaz ve merhamet edilmez. “İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir.1 hükmünce Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden fazla rahmet, ihsanından fazla ihsan edilmez.
Evet, bu hakikatleri öğrendikten sonra “Zarara girenlere merhamet etmediğimiz takdirde Allah’ın rahmetinden mahrum kalmaz mıyız?” diye bir soru aklımıza gelebilir. Zira âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.”2 buyurmaktadır.
Bu soruya kısaca cevap vermeye çalışalım: Öncelikle bu hadisin hangi mânâyı muhteva ettiğine bakmamız, Peygamber Efendimiz’in (asm) bu hadisten neyi murad ettiğini anlamamız lâzımdır. Zira aslı Arapça olan hadislerin Türkçe tercümesinde mânâ tam olarak yansımayabiliyor. Bu sebeple hadis âlimlerinin bu konuda yaptığı izah ve yorumlara bakmakta muhakkak fayda vardır.
Tefsir, hadis, fıkıh âlimi olan Abdullah bin Sa’d bin Ahmed bin Ebî Cemre bu hadis hakkında şöyle bir yorum yapar: “Bu hadiste şu mânâ muhtemeldir: Herhangi iyilik şekillerinden biriyle başkasına iyilik yapmayan kimseye hiç sevap hâsıl olmayacaktır.” Aynen Rahmân Sûresi’nin 60. âyetinde şöyle ifade edildiği gibi: “İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?”
Bu durumda hadisten mu- rad şu olabilir: “Kimde dünyada iken îmanın merhame- ti yoksa, ona âhirette rahmet edilmez” yahut “Kim Allah’ın emirlerine uymak, yasaklarından kaçmak sûretiyle nefsine merhamet etmezse, Allah da ona rahmet etmez; çünkü Allah nezdinde ona verilmiş bir vaad, bir garanti mevcut değildir.” Bu durumda tercümede zik- ri geçen merhametten mak- sadın amel, rahmetten muradında amelin karşılığı olan mükâfat olduğu ifade edilebilir.3
Elhâsıl: Gerçeği bilmelerine rağmen zarara kendi iradeleriyle girenlere ceza tatbik edildiği vakit; hak namına merhamet edilmez. Zira Cenâb-ı Hak mutlak adalet ve sonsuz merhamet sahibidir. Kimin haddi var ki O’ndan daha fazla merhamet etsin. O, dilediği kulunu bağışlar, dilediğine istediği kadar ceza verir. Bizlere düşen insanların zarara girmeden evvel yaptıkları kötü fiiller için uyarmak, nasihat etmek, irşad etmek ve zarara girmeleri hâlinde de akıbetleri hususunda duâ etmektir.
Dipnotlar:
1- Eski Said Dönemi Eserleri, Said Nursî, Yeni Asya 2017, s. 489.
2- Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16.
3- sorularlaislamiyet.com