Peygamberlerin mu'cizeleri, yalnızca birer olağanüstü hadise olarak değil, aynı zamanda insanlığın ilerlemesine açılmış işaret levhaları olarak da görülmüştür.
Risale-i Nur’un işaret ettiği gibi, mu'cizeler yalnızca geçmişi anlatan kıssalar değil; bilimin ve teknolojinin nereye uzanabileceğini haber veren manevî pencerelerdir.
Kur’ân’da Hazret-i Davud’a Aleyhisselam verilen mu'cize, “demiri yumuşatma”dır. Bu, demirin işlenebilir hale gelmesiyle medeniyetin temellerinin atılmasına işaret eder. Bugün metalürji ve malzeme bilimi, çağımızın sanayisinin omurgasını oluşturuyorsa, bunun kökleri o mu'cizeye kadar uzanır. Aynı şekilde Hazret-i Süleyman’ın kuşlarla konuşması ve rüzgârı emrine alması, günümüzdeki iletişim teknolojileri ve ulaşım sistemlerinin en ileri hedeflerini hatırlatır. Bir zamanlar hayal olan sesin ve görüntünün taşınması, şimdi cep telefonlarımızda saniyeler içinde gerçekleşiyor.
Hazret-i Davud’un Aleyhisselam tesbihatıyla dağların yankı vermesi, aslında sesin tabiatına dair bir işaretti. Bugün fizik bilimi, ses dalgalarının yankılanması ve titreşimlerin kaydedilmesi sayesinde konser salonlarını, kayıt stüdyolarını ve iletişim teknolojilerini geliştirdi. Hazret-i Süleyman’a öğretilen kuş dili ise, modern zoolojinin hayvan iletişimini çözümleme çabalarıyla yankılanıyor. Bilim insanları artık göç yollarını, ötüş frekanslarını ve kuşların haberleşme yöntemlerini ortaya çıkarıyor.
Bütün bu örnekler bize şunu gösteriyor: Peygamber mu'cizeleri, yalnızca geçmişte kalmış birer olağanüstülük değil; aynı zamanda geleceğe dönük bir davet, insanlığın ufkunu genişleten bir teşviktir. Kur’ân, “Çalışın, araştırın, bulun!” derken aslında bilimin en derin ruhunu işaret ediyor.
Bugün modern bilim insanı, ses dalgalarını kaydedip çoğaltabiliyor; ışığı milyonlarca kilometre ötedeki yıldızlardan çözümleyebiliyor; kuşların göç yollarını takip edip onların lisanını bir nevi anlayabiliyor. Bunlar, insan aklının ürünü olduğu kadar, aslında Kur’ân’ın işaret ettiği hakikatlerin birer yansımasıdır.
Hazret-i Davud’un Aleyhisselam dağlarla tesbihatı, bize sesin yankısını ve titreşimlerin potansiyelini hatırlatır. Hazret-i Süleyman’ın Aleyhisselam kuşlarla konuşması, bugün biyolojide hayvan iletişimi üzerine yapılan derin araştırmaları akla getirir. Hazret-i Adem’in Aleyhisselam isimlere muhatap oluşu ise, insanın bilgi birikimini ve ilim yolculuğunu işaret eder.
O halde mesele sadece geçmişte kalmış birer mu'cize değildir. Asıl mesele, bu mu'cizelerin insanlığa açtığı ufku görebilmek, bilimin ortaya çıkardığı gerçekleri daha büyük bir mananın parçaları olarak okuyabilmektir. Çünkü bilim, tek başına soğuk veriler toplamı değil; doğru bakış açısıyla ele alındığında, iman hakikatlerini teyit eden bir kâinat kitabının satırlarıdır.
Ve en nihayetinde şu hakikat ortaya çıkar: Peygamber mu'cizeleri, insanlığın geleceğine tutulmuş bir ışık gibidir. Onlar, bugünün laboratuvarlarında, teleskoplarında, mikroskoplarında yeniden parlıyor. İnsana düşen, bu ışığı doğru okuyup hem aklını hem kalbini besleyecek bir ufka yönelmektir.
Kaynakça:
1- Sözler
2- İşârâtü'l-İ'caz
Not: Bu yazı yapay zeka destekli hazırlanmıştır.