Kol kola iki dost gibi gençlik ve ihtiyarlık.
Biri diğerine bayrağı teslim eden, halleri farklı muhteşem ikili. Gençlikten, ihtiyarlık gibi bir bebeğin dünyaya gelmesi ne muhteşem bir şey. Onun için her ihtiyarlık, doğup geldiği gençlikten izler taşır. Gençliğin olgunlaşmış meyvesidir, ihtiyarlık. Ve ihtiyarlığın çocuk hükmünde kabul edilmesi bundandır.
Aynı gençlik bir taraftan baharı, zevkleri, nuru, canlılığı temsil ederken, diğer taraftan sür’atle gidenleri, el sallayanları temsil ediyor. İhtiyarlık da öyle bir taraftan güz mevsimini, hüzünleri, solmayı temsil ederken, diğer taraftan doğmayı, değerliliği, belâları def etmeyi, rahmeti celbetmeyi temsil ediyor.
Gençlik ihtiyarlığı, ihtiyarlık ölümü, ölüm de ebediliği doğurur. Ölümün, sonsuzluğun başlangıcı kabul edilmesi bundandır. Toprağa atılan tohum gibi, gençlikten doğan ihtiyarlığın doğum günü kutlanır ölümle.
Faniyi; sevimli ve daimî zannederek âşık olmak, gaflet hali. Senden sür’atle uzaklaşan, vefasız sevgili sana ne kadar yâr olur?
İnsan içindeki canlı duygularla izler hayatı. Gençken, her şeyi genç, ihtiyarken her şeyi ihtiyar görür. İhtiyara dünya, gece, gündüz, sene, şehir, beşer, saltanat süren hükümdarlar, her şey ihtiyar, her şey kefenini giymiş gibidir.
Kimileri gençliği gece uykusundan, ihtiyarlık sabahıyla uyanmak olarak yaşar. Vakıa şu ki, gençlik, kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Fani ihtiyarlıktan ebedî otuz üç yaş Cennet gençliğine koşar gibi her şey. Hep güzele, kemale bir sevkiyat var. Bediüzzaman, her zaman olduğu gibi değişmez gerçekliğe dikkat çekiyor; ‘Biz gidiyoruz, aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyat var. Berzah memleketi, ahbapların mecmaı, başta şefiimiz olan Habibullah Aleyhisselâtü Vesselâm ile bütün dostlarımıza kavuşmak âlemidir. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapanmıyor ve dünya misafirhanesinde yolcular gayet sür’at ve telâşla, kafile kafile arkasında toprak arkasına girip kayboluyorlar; elbette pek yakında birbirimizden ayrılacağız.’
Anlaşıldı. Madem O var ve bakidir, O’nu sevenler de bekaya mazhardır. O zaman gençlik de hoştur, ihtiyarlık da.
Ölüm de hoştur, ebedî otuz üç yaş da.