Pozitif düşünmek, iyi şartlarda, işler yolunda iken kolaydır. Şartlar uygunsa (iyiyi bile kötü okuyanlar hariç) herkes pozitif düşünür. Zaten negatif düşünmeyi gerektirecek bir durum da yoktur.
Ama gerçek anlamda pozitif düşünmek, şartlara bağlı olmayan, gelişmelere göre etkilenmeyen, her türlü şart ve sonuçta pozitif düşünmek hem zor olandır hem da herkesin yapamadığı, yapamayacağı bir şeydir. Bu durum biraz daha hadiselerin arkasındaki hikmetleri okumak anlamında ileri bir algılama biçimidir. Öyle ki zahiren çirkin görünen hadiselerin bile içindeki veya arkasındaki güzelliği yakalayabilmek hadisesi özel bir durumdur.
Bediüzzaman Said Nursî’nin sadık talebesi Zübeyir Gündüzalp’in Risalelerden sonra dikkatle okuduğu kitaplardan birisi, ‘Dr. Viktor –Poşe’nin ‘Nikbin Olunuz’ isimli eseridir.
Bugünlerde onu okuyorum. İsminden de anlaşılacağı üzere Poşe, kitabının ismini ‘İyi görmek veya iyiyi gören olmak’ anlamına gelen ‘Nikbin’ kelimesini kullanmıştır.
1936 yılı, Muallim A. Halit Kitap Evi, İstanbul baskılı olan kitap, ‘Gelişi güzel yaşayan adam ölüme sürüklenir’ önsöz başlığı ile okuyucuyu selâmlıyor.
İlk cümlesi de, ‘Her şeyi iyi görmek, yani nikbinlik, iyi huy ve yaşamaktan zevk almak, sizin ruhunuzun her zamanki durumu olmalıdır. Eğer ruh salim, sağlık da normal ise bu duygular sizde bilhassa tehlikeli çağlarda, buhran vakitlerinde, Adem oğullarının yaşamayı çok acı bularak inledikleri saatlerde bulunmalıdır. Hele yaşamakta olduğumuz bu çağda özümüzde olan bütün nikbinlik ve cesaretinizi elinize almanız elzemdir. Hadiseleri ve müşkülleri yenmek elinizde değilse bile hiç olmazsa kendi kendinize telkinlerde bulunabileceğinizi söylemelisiniz.’
Hatta ilerleyen satırlarda şöyle bir soru da soruyor kitap ve cevabını veriyor; ‘…her işin kötü gittiği bir sırada insan nasıl nikbin olabilir?’
Devam cümlesi, ‘Dinleyin öyle ise!’ diye çareleri sıralamaya başlıyor.
Büyüklerin beslendikleri kaynak da büyüktür. Onun için onları da bilmeye ihtiyaç var. Yani ne okumuşlar, ne dinlemişler, hangi nasihate hangi anlamları yüklemişler bilmekte fayda var.
Peygamberimizden (asm) başlamak üzere, ondan ders almış bütün büyüklerin hayatında, maddî ve manevî zorluklar, güçlükler, sıkıntılar, çileler karşısında ne yapmamız gerektiğine dair muhteşem örnekler var. Bizim bir sıkıntı karşısında boğulup kalmamız, biraz ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmemekten kaynaklanır.
Onun için büyüklerin hayatlarını en ince teferruatlarına kadar bilmeye ihtiyaç var. Bilmek işi kolaylaştırıyor.
Nitekim Peygamberimizin (asm) sıkıntılı hayat süreçlerinin içerisinde, Hazret-i Ebubekir’e (ra) kurduğu, ‘Ya Ebubekir korkma! Allah bizimle beraberdir’ cümlesi tam da korkuları gideren bir dayanağa dikkatleri çekmektedir.
Her türlü sevinç ve üzüntü durumlarında hemen seccadesine dönen bir rehber bizim günümüz yanlışlarını da nazarlarımıza sunmak istemektedir. Çare diye sığınılan kapıların ne kadar aciz, ne kadar etkisiz, yetkisiz, beceriksiz olabildikleri aslında asrın insana vurduğu bir acı tokattır. Yani her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, her şeyin üstünde olan bir Yaratıcı inancı aslında insandaki manevî pek çok hastalıkları da yok edecek bir sığınma halidir.
Sadece bu güçlü iman, pek çok manevî hastalığın çaresi olan bir tedavi biçimidir.
En iyisi ben bu yazımı, Nikbin Olunuz’un Önsöz’ünün son cümlesi ile bitireyim.
“Kendisiyle birlikte güzellik ve sevgi götürenler, bunların her yerde ürediğini ve çiçeklendiğini görür, hayatını, bol güneşli bahçelerde geçirirler.’