Dizi: Gemilerin yakıldığı ülke İspanya - 1
Sebahattin Yaşar - [email protected]

İspanya’ya ailece gezi daveti geldiğinde heyecanlanmıştık. 50 kişiyi bulan topluluğumuzla çoktan nelerle karşılaşacağımıza dönük güzel günler hayal etmeye başlamıştık bile.

Tarihteki Endülüs Emevi döneminde, İslam davası için ‘Gemileri yakmak’ deyiminin nasıl doğduğunu yerinde görmek arzu ediyorduk. Peygamberimizin, İstanbul’u fethetmeye dönük müjdesine nail olmak için, İslam komutanlarının İspanya, Fransa, Almanya, Macaristan gibi ülkeler üzerinden İstanbul’u fethetmeye dönük yüksek idealleri, zihnimizi tarih ile bugün arasında mekik dokumaya sevk etmişti. Bediüzzaman Said Nursi’nin, “Kimin himmeti milleti ise o tek başıyla bir millettir.” hakikati, tarihte pek çok şahsiyetler tarafından yaşanagelmişti.

Topluğumuz değişik yaş gruplarından oluşuyordu. Her yaşa dönük arkadaşlar da vardı. Nur talebelerinden oluşan bir aile gezisinin çok anlamlı olacağını düşünüyorduk. Öyle de oldu. Gezi programda, İspanya’nın güneyinden içeriye doğru olan Malaga, Marbella, Ronda, Seville, Cordoba, Gıranada, Toledo ve Madrid gibi şehirler vardı. Bir bütün halinden gezimizden çok istifade ettik. Gerek uçakta gerek saatler süren otobüs yolculuğumuzda pek çok dostlarla oturup sohbetler yaptık, dersler yaptık, cemaatle namazlar kıldık ve aileler birbirlerine ikramlarda bulunarak daha bir yakından tanıştı. İspanya’da yaşayan genç rehber arkadaşlarla da tanıştık. Risale-i Nur eserlerinden yüzlerce kitap dağıtıldı. Aynı amaç içerisinde olan insanlarla gezi daha bir anlamlı oluyordu. Cemaati meşrep farklılığımız da olan arkadaşlarla çok değerli paylaşımlar oldu. Muhabbetin, güzel niyetin, hoşgörünün, Nurun kardeşliğinin iman ve Kur’an hizmetlerinde ne derin ilişkiler sağladığını yaşayarak gördük. Risale-i Nur hizmeti içinde bir konuda aynı şeyleri düşünmeyebiliriz, ama bu farklı düşüncelerimiz kardeşliğimizi zedelemez. Hatta daha güzel paylaşımlara katkı sunar. Hizmette de farklılığımızı zenginlik olarak görmek, amaçta bir, ama araçlarda farklığın bir gereklilik olduğunu anlıyorduk. Muhabbetin, uhuvvetin ne derin bağlar oluşturduğunu yaşayarak görüyorduk. Nitekim gezi sonrası da halen ilgili arkadaşlarla görüşmelerimiz sürüyor, yeni dostlar kazandık. Birbirimize dualar ediyoruz.

Beş günlük bir İspanya aile programından aldığım notları sizlerle paylaşmak istiyorum.

**

Birlikte gezmek daha yakından tanışmaya vesiledir

Doğrusu, “İspanya’ya bir aile gezimiz var, katılır mısınız” diye bize haber geldiğinde ailece ciddi bir heyecan duymuştuk. Bu gezi programı bizim için Avrupa’nın çok ötesinde, tarihi Endülüs Emevi Devleti’nin İslam eserlerini yakından görmek, Avrupa’yı İslam’la tanıştıran yüksek idealli İslam komutanlarının hatıralarına tanıklık etmek, günlük hayatta İslam izleri var mı acaba gibi pek çok sorularımıza cevap bulmak gibi anlamlar taşıyordu. Endülüs’ü, Avrupa’yı İslam ile buluşturan bir devlet olarak görüyorduk. Tabi bir o kadar da merakımızı celbeden şey, 800 yıla yakın İslam’ın yaşandığı bu topraklarda bugün ne gibi izler vardı merak ediyor, heyecanımız bir kat daha artıyordu.

Endülüs Emevi dönemi Kurtuba Camiine giderken, Roma dönemi köprüsünden geçiliyor

Aile programına işlemlerimiz başladığında bir taraftan da İspanya ile ilgili, Endülüs Emeviler ile ilgili kitap siparişlerimizi de vermiştik. Gitmeden bilgi sahibi olmalıydık, zihnen, ruhen kendimizi hazırlamalıydık. Eşim, küçük kızım Süeda ve ben yoğun okumalara başlamıştık. Derken gezi günümüz gelmişti. İstanbul havalimanında bir kısmı ile daha önceden hukukumuz olan bir kısmı ile de yeni tanıştığımız aile dostlarımızla buluştuk ve işlemlere başladık.

“Kimlerle geziyorsunuz?” 
Bu önemli Program ona göre şekilleniyor

Aile gezi programlarında önemli gündemlerden birisi, birlikte günler geçireceğimiz dostlardı. Biletler alınmadan önce havalimanında ilk görüşmelerimizi yapıp, ailece tanıştık. Doğrusu eli yüzü düzgün, alnı secde izleriyle şekillenmiş, elinden dilinden kimsenin zarar görmeyeceği hatta her halinden fayda göreceğiniz ehl-i iman, ehl-i salat, ehl-i cemaat insanlarla yolculuk yapmak ayrı bir lezzet olacaktı. Belli ki, karşılaştığınız ilk anlardan itibaren insanların nezaketlerinden, saygılarından, yardımseverliklerinden, tatlı dillerinden, güzel niyetlerinden istifade etmeye başlıyorsunuz. Selam verirken veya alırken bile kişinin güzel duygular içerisinde olduğunu hissediyorsunuz. Böylece birlikte geçen zamanlar sizi mutlu ediyor, ilişkilerinden ruhen lezzet alıyorsunuz.

Endüslüs'te taşa işlenmiş ifadeler, sanatın taş diliyle konuşması ve Allah'ın varlığını ilan etmesi gibi bir anlam taşıyor

Nereye ve neden gittiğiniz de önemli

Bir güzel şey de, gezeceğiniz yerleri okuyunca gezilen, görülen yerlerdeki tarihi hatıralardan, yaşanmışlıklardan günümüze dönük dersler çıkıyordu. Doğrusu kişinin kendini ve milletini, kültürünü, değerlerini anlamak için bazen dışarıdan içeriye gözlemle bakmanın faydası oluyordu. Bir de biz gençlerle okuma programları yaptığımız için gidip gezdiğimiz, gördüğümüz yerlere, “Burada güzel okuma programları olur mu?” diye bakıyorduk. Bir anlamda yer keşfi yapıyorduk. Mesela İspanya gezisi ile ilgili bizde kalan derslere baktığımızda, İspanya tarihinde insan topluluklarının neler yaşadıkları, burada yaklaşık 800 yıl hüküm süren Müslümanların buralara geliş hikayeleri, bir yerleri fethederken ki yüksek himmetleri ve savaş esnasında sebeplerin sükut ettiği durumlarda Tarık bin Ziyat gibi ‘gemileri yakarak’ dönüş ümidinin tükenmesiyle insanın on kat, yüz kat daha başarı öyküleri çıkardığı dersleri görünüyordu. Bu bugün de yarın da geçerli derslerdendi.

El-Hamra Sarayındaki yapılarda Kur'an-ı Kerim'den ayetler yer almış

Bir de inanmanın günlük hayatta, savaşta, insan ilişkilerinde ne yüksek kazanımlara vesile olduğu okunuyordu. Böyle bir ruh hali ile de Mekke’den, Medine’den, Şam’dan başlayıp, İslam’ın Batı sınırlarını İspanya’ya kadar oradan da Fransa, Almanya ve Macaristan üzerinden İstanbul’u fethetme idealine kadar nasıl uzandığının derin derslerine ulaşıyorsunuz. Diğer taraftan ise, iç çatışmalara, makam kavgalarına, dünya hırsına, hükmetme sevdasına kapılınca da nasıl elde edilen yerlerin bir bir kaybedildiğinin, beraberlik ruhu çökünce imparatorlukların bile nasıl yokolduğunun ince derslerine ulaşıyorsunuz. Tabii ki bu dersler hem dünya hayatının nizamına hem de ahiret hayatının kazanımına vesile adımlara şahıs veya toplum bazında dönüşmüş oluyordu.

Bütün bunları okuyunca, görünce de neden insan yerinde oturur, neden insanlık tarihinde yaşanan dersler okunmaz ki diye düşünmeden edemiyor. Yani insan fert olarak hiçbir şey bilmese de, tarihte yaşanan insan topluluklarının iniş çıkışlarından, kazanımlarından, kayıplarından dersler çıkarabilir ve geleceğini o şekilde şekillendirebilir.

İspanya gezimiz güney şehirleri içerisinde olunca, özellikle otobüs yolculuğumuzda Mersin/Anamurlu olan benim için, iklim, bitki örtüsü ve yetiştirilen ürünler olarak, sanki Adana’dan Antalya’ya bir yolculuk gibiydi.

—Devam Edecek—