“Teşekkür” ne kadar insani değil mi? Ne çok yakışıyor insana.
İnsan için güzel hasletlerden biri, şükür ehli olmasıdır.
Şükretmekte, Veren’i görmek ve bilmek vardır.
“Teşekkür” eden kadir, kıymet bilendir.
Ya teşekkür etmeyenler? Kendisine yapılan iyiliğin değerini bilmeyen nankördür. Nankör sevilmez. Nankörlük insani bir durum değildir.
Nefes nefes nimet yüklü insan. Nefes nefes sevgi yüklü.
Mevsim mevsim ödüllerdir nimetler. Günün her vaktinde yeni yeni nimetler. Gökyüzü, gecesinde yıldız yıldız, gündüzünde bulut bulut her dem yenileniyor insan için. Bu kadar incelik, bu kadar intizam ve bu kadar sanatlı işler, yüksek masarifat insanın sanata, Sanatkâra dikkatini çekmek için.
Duygu duygu nimette insan. Severken de üzülürken de hep bir nimetlenme içinde. Şöyle bir ayağa kalktığında, attığı adımda, bakışta, duyuşta, dokunuşta, hissedişte; göz görerek, kulak işiterek, akıl düşünerek, dil tadarak, mide doyarak… Sürekli nimetlenmede insan.
Şöyle bir çay yudumlayınca, azıcık yalnızlaşınca sonra kalabalıklara karışınca hepsinde derinden bir “ohhh!” çeker insan. Hepsinde güzellik var.
Yaradan, bütün ihtiyaç duyacaklarını da yaratmış kulunun. Korkmayı verirken, sığınmayı da vermiş. Sevgiyi verirken, sevilecekleri de. Bu ne incelik.
Arkasında kimin gönderdiği okunmayan nimet, hakiki anlamda değerlendirilemez. Kimden geldiği bilinmeyen mektup, anlamını yitirir. Veren’i bilinmeyen nimet nankörlüğe hizmet eder ve arkası kesilir. Oysa şükredilen nimet bereketlenir. Ömrü uzar insanın. Ücreti ödenen nimet, vicdana yük olmaz, hatta lezzet verir. “Şükredin, ziyadeleştireyim.” diyor nimetler Sahibi.
Teşekkür, nazik kulun güzel ahlakıdır.
Teşekkür etmeyen; nimeti görmez, kıymetini bilmez.