"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah neden kurban ister?

Serdar AKTAŞ
14 Kasım 2011, Pazartesi
Allah, rahmet-i İlâhiye hazinelerinden insana gönderdiği milyonlarca nimetine mukabil, acaba o kul kendisine tevdî edilen nimetlerden Allah’ın seçtiği bir nimeti sırf lillah için fedâ edebilecek mi, bu sorunun cevabını almak için (ilm-i ezelisiyle bunu bildiği halde) kurban ister. Aslında “insanlık tarihi bir kurban meselesiyle başladı” denilse her halde yanlış olmaz.

Hani Âdem Aleyhisselâmın çocuklarından Habil’in kurbanı dergâh-ı İlâhîde kabul edilmişti de, Kabil’inki ise kabul görmemişti ya, ondan bahsediyorum. Habil ve Kabil’in arasını ayıran; iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı, güzeli ve çirkini, ihlâsı ve riyayı, takvayı ve fıskı, Ebû Bekir’i ve Ebû Cehil’i meydana çıkaran kurban imtihanından.
Evet, “kurban” deyip geçmemek lâzım. Zira kurban kesmekle insan, hadd-i zatında kendi nefsini kurban eder. Nasıl ki bir anne çocuğu için canını, gözünü bile kırpmadan seve seve feda eder ve bu fedakârlık onun annelik görevinin en bariz bir vasfı olur; aynen öyle de bir kul, kulluğunun en belirleyici vasfı olan hak yoluna kendini feda etmenin bir nişanesi olarak emvâlinden bir hayvanı kurban eder. Eğer o kul, gücü yettiği halde kurban kesmez veya getirdiği kurbanını ihlâs bıçağıyla kesip, takva tepsisiyle Rabbine sunmaz ise kulluğunu nasıl ispat edebilir? Mal, mülk ve servet bazen en büyük fitnelerden biri olabilir. Ama hüner bu dünya zenginliğiyle Karunlaşmak değil, gönül zenginliğiyle Musa’laşabilmek. Ancak böylelikle gerçek kurbanı kesebiliriz.
Ne diyordu Fuzuli;
“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün
Ben senin sâat-be-sâat dem-be-dem kurbânınam.”
Yani şair; “İnsanlar her ne kadar yılda bir defa Kurban Bayramında kurban keserlerse de, ben Allah’ın (cc) her saat ve her an kurbanıyım” demektedir. Yılın üç yüz altmış beş günü Allah’a kurban olabilmek, O’nun âlemi ihata eden kudretine kendini teslim ederek zayıf ve aciz iradesiyle O’na duâ edip yalvarabilmek, derdini O’na demek ve teselliyi O’ndan bulmak, tam bir kemerbeste-i ubudiyetle O’na kul olabilmek ne büyük bahtiyarlık.
Nasıl ki her şeyin bir madde ve bir mânâ ciheti var. Aynen öyle, ibadetlerin de hem şekil, hem mana ciheti var. Onun için hiçbir ibadet, âdet yerini bulsun diye yapılan gelişigüzel hareketler değil, bilâkis mana boyutu ile öne çıkan kulluk göstergeleridir. Meselâ; namazdan murad yatıp kalkmak değil, alnındaki secdenin şehadetiyle kulluğun mi'racına yükselmektir. Oruçtan murad aç susuz kalmak değil, elini uzatsa yetişebileceği taamlardan sırf emr-i İlâhî sebebiyle uzak durmaktır. Hacc’dan murad gönül Kâbesini tavaf etmektir. Zekâttan murad aynen Kurban’da olduğu gibi fedakârlığın derecesini mal ve servet mizanıyla ölçmektir. Bir farkla ki zekâtı halka verir, kurbanı Hakk’a verir. Ancak her ikisi de diğer ibadetlerde olduğu gibi Hakk’a gider.
Yani diyeceğim şu ki, bir Kurban Bayramını daha geride bıraktığımız şu günlerde ve gelecek seneki Kurban Bayramına ulaşıp ulaşamayacağımız da belli değilken, gelin biz bizim için meçhul olanı beklemeyelim ve bu günden tezi yok nefsimizi Hak yoluna kurban edelim.

Okunma Sayısı: 7735
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı