Geçen yıl 1 Ekim’de Meclis’in yeni yasama yılı açılışında, Devlet Bahçeli’nin DEM Partili milletvekillerinin elini sıkması ile başlayan ve 22 Ekim’de bundan önce PKK ve DEM Parti’ye yönelik sert söylemlerin aksine, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilân etsin” ifadeleriyle devam eden süreçte yeni bir noktaya gelindi.
Bahçeli’nin bu çıkışının ardından DEM Parti parlamentoda temsil edilen partilerle, kurulan İmralı heyeti Öcalan’la dört sefer görüştü. Heyet, 16-17-18 Şubat tarihlerinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’de Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani’yle, Süleymaniye şehrinde ise Bafel Talabani’yle temaslarda bulundu.
10 Nisan’da Beştepe’de İmralı heyetinde yer alan DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’i kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında 1.5 saate yakın bir görüşme gerçekleşti. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmede, AKP Genel Başkanvekili Efkan Âla ile MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın da yer alması dikkat çekmişti.
İmralı heyetinde yer alan TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, 3 Mayıs’ta tedavisinin sürdüğü hastanede vefat etti.
5-7 Mayıs tarihleri arasında kongresini toplayan PKK, 12 Mayıs’ta “silâh bırakma ve fesih kararı”nı açıkladı. Yapılan açıklamada, “PKK 12. Kongresi, PKK’nın örgütsel yapısının feshedilmesi ve silâhlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmalarını sonlandırdı” denilirken, PKK’nın Kuzey Irak ve Suriye’deki uzantılarından bahsedilmedi.
Yaklaşık 8 aylık süreçte yaşananlar hem kamuoyunun, hem Meclis’in, hem de AKP ve MHP’li vekillerinin bilgisi haricinde gelişti.
***
CEVAPSIZ SORULAR
Böylece, süreç başladığında sorulan, “Devlet terörü bitirmek için 25 yıldır ağırlaştırılmış müebbet cezası alan terörist başından medet mi umuyor? ‘Biz terörle baş edemedik sen silâhları bırakmak için talimat ver’ demek nasıl açıklanabilir?” sorularının cevapları da bulunmuş oldu.
Ancak, genel ve ardından mahallî seçimler öncesinde altılı masayı DEM/HDP ile birlikte gösterip “Masanın altında onlar var!” diyen, “muhalefeti PKK ve HDP ile birlikte anıp ağır eleştiriler yönelten Bahçeli’yi 180 derece döndüren açıklamalar yapmasına sebep olan gelişme nedir?” sorusunun cevabı hâlâ verilemedi.
40 yıldan beri devam eden PKK teröründe on binlerce insanı kaybettik. Elbette bu kanın durmasını, terörün bitmesini istemeyen yok. Fakat hatırlayalım, 2015 yılındaki çözüm süreci, iki partinin çabasıyla ilerlemiş, ancak sonuç hüsran olmuştu; masalar devrilirken terör daha da artmıştı. Bu yüzden terörün bitmesi sadece birkaç partinin uzlaşmasıyla değil, topyekûn bütün siyasî partilerin ortak bir irade ortaya koyması ile mümkün.
***
MECLİS’İN İNİSİYATİFİNDE YÜRÜTÜLMELİ
Ama baştan beri söylediğimiz kamuoyunun da gittikçe daha çok sahiplendiği bir gerçek var. Süreç Meclis denetiminde ve inisiyatifinde yürütülmeli. Daha önce “çözüm” adıyla yürütülen sürecin başarısızlıkla neticelendiği ve büyük acılar yaşandığı unutulmamalı.
Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “Doğru olan, sevinç gösterileri ve ‘şükran’ sunumlarıyla siyasî algı oluşturmak değil, süreci dikkat ve ciddiyetle takip etmektir” sözleri bu noktada son derece önemli…
Yaklaşık yarım asırdır Türkiye siyasetinin en temel problemlerinden biri olan “terör meselesi”nin, siyasetin gündeminden çıkarılacağı yönünde açıklamaların yapıldığı bir dönemde, bütün tarafların dikkatli bir dil kullanması ve her adımda sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde DEM Parti Eş Genel Başkanı ve Parti Sözcüsü Tuncay Bakırhan’ın “koruculara” yönelik ifadeleri, sürece zarar verebilecek nitelikteydi. Her ne kadar Bakırhan, gelen tepkilerden sonra yanlış anlaşıldığını ifade etse de tartışmalar sürüyor.
Bu kez, Adalet Bakanı ile DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan arasında “umut hakkı” meselesi üzerinden yeni bir gerilim yaşandı.
Dolayısıyla bu hassas süreç, partilerin uhdesinden çıkarılıp “ihtiyatlı bir iyimserlikle” Meclis zemininde yürütülmeli. Bu da kapalı bir oturumla başlamalıdır.
Meclis sadece kanunlar ve Anayasa değişikliğinde -yapılacaksa- hatırlanmamalı. Bütün süreçlerde milletin vekilleri bilgilendirilmeli. Erdoğan’ın “Bütün siyasî risklerini göze alıyoruz.” diyerek başlattığı ancak 2015 itibariyle rafa kaldırılan “Çözüm Süreci” iyi analiz edilmeli.